Hepinize iyi akşamlar…
İstanbul’dan geldim, öbür günde saat 6.00 da yine yola koyuldum. Bu defa SİFAD’dan arkadaşlarla, Amasya’ya hareket ettik.
Amacım hem fotoğraf çekmek, hem de gezmekti. Bu geziler çok işime yarıyor, nasıl fotoğraf çekeceğimi, gece pozlamalarını, ayarlamaları uygulayarak öğreniyorum.
Sabah 8.30 gibi yol üzerinde ‘’Muhtarın Yeri’’n de, sabah kahvaltımızı yaptık. Oraya özgü mıhlama yedik, yine yola koyulduk.
Saat 10.00 gibi Amasya’daydık. Daha önce başkan yardımcısı arkadaşımız Aslı Ozan, gerekli görüşme ve ayarlamaları yapmış, gezilecek yerlerin programını sitemizde yayınlamıştı. Gittiğimizde bizi emekli eczacı Esin Güngür Yener Hanım karşıladı. Sağolsun bize birde Amasya’ya özgü çöreklerden getirmiş. Harika çöreklerdi. Kendisiyle tanıştık ve doğruca Müzeye gittik.
Bu arada Amasya çok soğuktu ve üstelik yağmur yağıyordu. Bende aceleden bere filan almamışım doğruca LCW girip kendime bulduğum ilk kaşkolu aldım.
Müzeyi gezdik. Giriş 5tl, müze kartı da geçerli. İçeride bana, en ilginç gelen şey, 8 mumyaydı.
Yağmur dinmişti, bu arada hemen merkezde olan Sultan Beyazıt Camiye gittik. Bu cami gerçekten çok büyüktü. Girişte 2 büyük Türk Bayrağı asılıydı. Meğer gittiğimiz günden birgün önce 2 kişi merkezden, 2 kişide köylerinden 4 şehit vermişler, hepsi çok üzgündü. Bizlerde çok üzüldük, başsağlığı diledik camide gördüğümüz kişilere. Dualarımızı yolladık, şehitlerimize. Tam öğle saati ezan okundu ve bizlerde bu arada ve ezan öncesi caminin içinde ve dışında bol bol fotoğraf çektik. Bazı yaşlı amcalar sağ olsunlar bize bol bol poz verdiler.
Yağmur dindiğinde çevrenin güzelliği de ortaya çıktı. Ortada akan Yeşilırmak nehri, karşıda Kaya Mezarları, köprüler ve sırayla dizilmiş tarihi konaklar….
Konakların dokusunu korumuşlar ve hepsini turistler için konaklama ve resturant yapmışlar.
Biliyor musunuz, Amasya’nın diğer adı da ‘’Şehzadeler Şehri’’. Bu adı almasının sebebi, 183 yıl devletin başına Padişah yetiştirmiş olması. Çok sayıda şehzade Amasya’da dünyaya gelmiş. İlk eğitimlerini ve devlet yönetimini burada öğrenmişler. Ve yine 12 şehzade ‘’Sancakbeyi’’ olarak görev yapmış,6 sıda padişah olarak tahta çıkmış. İşte onun için buraya, Şehzadeler Şehri diyorlarmış.
Bu arada biraz yorgunluk atmak düşünceysiyle, konaklardaki kafelerden birine gidip çay içip, hediye gelen Amasya çöreklerinden yedik. Bu güzel ikramlarından dolayı Esin Hanıma birkez daha çok teşekkür ederiz.
Biraz daha konaklar arasında dolaştık, fotoğraf çektik, bu defada öğlen yemeği içinna gittik.
Bizim tercihimiz yöresel yemeklerden oldu. Bize Esin Hanım Amasya’nın bamyasının da meşhur olduğunu söylemişti, ben bamya istedim, arkadaşımda, keşkek istedi, güzeldi.
Yine devamında, Mehmet Tektaş’ın yanına gittik. Kendisi öğretmen ve daha sonra birçok kurumda müdürlükte yapmış. Bize yaptığı çalışmalardan bahsetti. Amasya’yı anlattı. Yaptığı çalışmalar ilgi alanıma girdiği için zevkle dinledim. Suluboya resimlerini, yağlıboya çalışmalarına baktım. Kendi çektiği fotoğrafları resme döküyormuş. Ve ayrıca Amasya Valiliği Türk Süsleme Sanatları Merkezinde tezhip kursu öğretim elemanı olarak çalışmalarını yürütüyormuş. Kalem işi uygulamaları, vitray ve restorasyon çalışmaları da yapan Mehmet Bey’den uygulamalı tezhip çalışmasını da izledik. Fotoğraflarını çektik.
Biraz daha gezimize devam ettik, her gezi dönüşünde Sultan Beyazıt Caminin bahçesine geldik.))
Artık saat 16.30 olmuştu, otelimize gittik. Kaldığımız Beyoğlu Otel tam nehrin yanında çok güzel ve temiz bir oteldi. Hele garsonların çalışması, servisin çabukluğu beni şaşırttı. Başka şaşırdığım durumda her dakika masaların müşteri ile dolu olmasıydı. Bunlar yabancı mı diye sordum, yok çoğu Amasya’lı dedi garson. Gerçekten servisleri de, yemekleri de çok güzeldi, odamızda öyle. Yeni el değiştirmiş ve sanırım içini de yenilemişler. Çok beğendim, yastığı, yatağı da çok rahattı.
Biraz dinlendik ve saat 18.00 de yemeğe indik. Bakın yemekte neler vardı onu da sayayım. Çorba, yeşil fasulye kavurması, keşkek, bakla dolması salata ve ardından da isteğe göre sıcak yemek. Biz İskender tercih ettik, bazıları ızgara yedi. Ve sonrasında tatlı ile birlikte masalara semaverle çay geldi. Bu saydıklarım için sadece 30tl verdik.
Ve çayımızı da içtikten sonra gece çekimine çıktık. Önce minibüsümüze binip Çakallar Tepesine ( Ali Kaya) çıktık, kuşbakışı Amasya’yı ve Yeşilırmağı çektik. Gece gerçektende yeşildi ırmak, sonra sahile inip, köprüden ve kıyılardan konakların, saat kulesinin çekimlerini yaptık. Hayalet çekimler gerçekleştirdik.
Gelen geçen gençlerde bizleri ilgiyle izlediler. Elimizde fotoğraf makineleri, diğerinde tripodlarla onların ilgi odağı olduk.
Saat 22.00 olmuştu, artık çok da üşümüştük, haydi bir yere gidip oturalım dedik. Pasha’ya gittik, Biraz oturduk ve biz 23.30da kalktık, günlerin yorgunluğundan daha fazla oturamadım.
Sabah kahvaltımızdan sonra yine yollara düştük. Ama şansımıza bu defa çok yağmur yağıyordu, biraz daha merkezde dolaştık,Taşhan’a, Burmalı Minare Cami’ye gittik, cami kapalıydı ne yazık ki. Bu arada çok miktarda hamam vardı, içimiz kaldı doğrusu.
Sonra Amasya Kalesine çıktık. Oradan da şehri kuş başı görebiliyordunuz, fakat yağmur ve rüzgar göz açtırmadı bize. Yinede çekimler yaptık.
Programımızda Ladik vardı. Fakat karın olmadığını ve teleferiğinde çalışmadığını öğrenince, programda değişiklik yaptık ve Samsun’a gitmeye karar verdik.
Piazza’da, Sinop’un eksiği olan sinema özlemimizi gidermek için sinemaya gittik. Tercihimiz, Yüksel Aksu’nun yönetmenliğini yaptığı, Cem Yılmaz’ın oynadığı’’ İftarlık Gazoz’’ filmi oldu. Ben biraz güleriz diye düşünürken, tam tersi ağlayarak çıktık filmden. 1980 öncesi ülkeyi saran siyasi etkilerinin gölgesinde, Anadolu kültürünün dayanışma duygusunu, iftar sofralarının sıcaklığını, Ege halkının eğlenceli doğasını ve bir usta çırak hikayesini anlatıyordu. Küçük oyuncu (çırak) Berat Efe Parlar’ın oyununa hayran kaldık. İleride çok izleyeceğimizden eminim bu küçük oyuncuyu.
Ve film bittiğinde de, Sinop yollarına düştük yeniden.
Çok güzel bir gezi oldu bizler için. Kısa ama doyurucu. Amasya’yı da çok beğendim. Kesinlikle güzel bir havada tekrar görmek ve en az bir kerede olsa hamamına gitmek isterim.
Bu arada tekrar bu geziyi düzenleyen, bizi fotoğraf konusunda bilgilendiren, SİFAD yönetimine, çektiği fotoğrafları anında paylaşan, bizim hayalet fotoğraflarımızı çeken Çetin Nallıoğlu’na da çok teşekkür ederim.
Program güzeldi, yolculuk güzeldi, bilgilendirme yaptılar, arkadaşlar çok iyiydi, eee daha ne olsun. İyi ki SİFAD ailesine katılmışım.
İyi ki varsınız arkadaşlar. Sizleri seviyorum.
Bir dahaki gezi ne zaman?)))))))))
Not:Kapak fotoğrafı Erdoğan Purçlutepe’ye aittir.