Günaydın sevgili nefes dostu,
İlkbahar geldi, dallarda tomurcuklar kendilerini göstermeye başladı. İçe dönmüş olan doğanın döngüsü dışa kendini göstermeye başladı. Doğa yenilendi ve şimdi içselliğinin çiçekli zamanlarını yaşıyor. Doğadan kopmuş, koparılmış olan bizler için ne komik bir durum, değil mi? O kadar kendimizden koptuk ki, artık kendimizi bilmediğimiz gibi dışımızda da neler olduğunu anlayamıyor, olanı biteni ancak bir süre sonra, o da bilincimiz ne kadarına izin verirse o kadar algılayabiliyoruz. Bu durumda nasıl büyüyebiliriz?
Cevap veriyorum: Sadece farkındalıkla….
Benim bu hayata tutunma kanalım sadece farkındalık. Her farkındalığımda gücümü kendime alabildiğimi fark ettim.
Bir bomba ne yapar? Bedeni parçalara böler, değil mi? Hayat dağılır. Fiziksel hayatta yanımızda bir bomba patlamasa bile yayılan haberlerle, yaratılan panik havasıyla, yayılan korku dalgalarıyla aslında her an bombardıman altındayız. Haberciliğin sevdiği bomba etkisi yaratan haberler her taraftan geliyor ve hiç durmuyor. Her haber ya da mesajda bizden bir parça daha alınıyor. Peki benden bu kadar parça alınırsa ben ne kadar ben olabilirim? Düşünsenize, can korkusu, gitti bir parça. Çocuğumun ölebileceği korkusu, gitti kocaman bir parça, işimden olursam korkusu, gitti bir parça daha… Bu örnekleri şu anda 35 sayfa kadar uzatabilirim, ama içinize döndüğünüzde kendi örneklerinizi bulabilirsiniz. Sizce hayat bu mu, yaşamak bu mu? Biz dünyaya ne için geldik? Başkalarının yarattığı korkulara maruz kalıp köle olmak için mi, yoksa kendi gerçekliğimizi yaratmak ve özümüzle yaşamak için mi? Ne kadar gücümüze sahip çıkıyoruz?
Kendinizi bir puzzle gibi düşünün, her parçanız ayrı bir yere düştüğünde zaten parçalanmış, yani çoktan bombalanmış oluyorsunuz. O zaman bence bir kere bombalanmak çok daha iyi:-)))))
Gücünüze sahip çıkmaya ne dersiniz? Kendiniz olmaya, kendinizin isteklerinin farkına varmaya, sadece kendiniz için sorular sormaya ve çevrenize yanan bir mum gibi ışık vermeye ne dersiniz? Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz, hatta bu dünya üzerinde, ama fiziksel olarak Patagonya ya da Kars’taki bir kişi üzerinde direkt bir etkimiz yok, o zaman etkimiz, ışığımız, aydınlığımız dalga dalga oralara ulaşsın. O yüzden kendinizden başlayın, dengede kalın. Sabahları kalkınca ayaklarınızı omuz genişliğinde ve kollarınızı da yana doğru açın ve gözlerinizi kapatıp dengelenin, iki ayağınızı da hissedin. Ayaklarınızın nerede olduğunu bilin ki, biri size çelme takmaya kalkarsa havadaki ayağınızı daha kolay hatırlayın örneğin. Farkında olun, bedeninizi fark edin, bu beden sizin ruhunuzun evi.Ruhunuz parçalandığında bile size kendinizi hayatta olduğunuz hissi veren ev.
Daha az tv izleyin. Tabii şimdi sosyal medya var, onu kendi gücünüzü almak için kullanın. Hangi yazıların ve yayınların size neler hissettirdiğine bakın. Bazı kişiler o kadar kurban zihniyetinde ki, bombalama haberleri onlar için harika bir kaynak, çünkü o tarz haberlere ihtiyaçları var. O haberlerle kendi içlerindeki acıma duygusunu tetikleyip, kendilerini acıtarak hayatta olduklarını hissediyorlar. Ne ilginç, değil mi? Ortalıkta mutlu haberler olunca da içlerine kaçıyor ve mutsuz oluyorlar, çünkü yaşam enerjisi fişleri çekilmiş oluyor.
Kendimi iki gün boyunca şunları düşünürken yakaladım: Eğer hiçbir yer güvenli değilse, neresi güvenli diye düşünmek zorunda değilim. Bu da hayatımı kolaylaştırıyor. Pazar günü bomba korkusundan kimse evden çıkmayınca da, ne güzel herkes evinin tadına bir varsın bakalım, bedenleri biraz dinlensin, aileleriyle biraz zaman geçirsinler dedim içimden, hazır internet de yavaşlamış zaten:-))))) Açıkçası böyle düşündüğüm için kendimi kutladım, çünkü bana göre iyi olana odaklanmıştım, bu da korkumu ve paniğimi azalttı. Şöyle de düşünebilirdim: Allah kahretsin, lanet olsun, allah belalarını versin, bıdı bıdı bıdı… Hem kendimi hem çevremi bu enerjiyle zehirleyip, bir de korkumu arttıracaktım. Sonuç huzursuz ve mutsuz geçen bir gün daha.
Yaptığımız çoğu kişisel gelişim çalışmasının amacı anda kalmaktır. Madem bu kadar bomba haberi var ve ne zaman patlayacağımız meçhul, o zaman anın tadını daha fazla çıkarabiliriz, değil mi? Neden zamanımızı panikle boşuna harcıyoruz?
Ben kendi çapımda neler yapıyorum hayatımdan zevk almak için?
Kitap okuyorum. Bu hafta size George Orwell- 1984 adlı kitabı öneriyorum, bugünleri anlatan bir kitaptır. daha önce paylaştığımı 9 kehanet adlı kitabın bir özeti bu yazıda:
Mandala boyuyorum.
Nefes seansı yapyorum.
Doğaya bakıyorum.
Klasik müzik dinliyorum.
Kendimi fark etmeye çalışıyorum.
Olumlu cümleler kuruyorum, bela okumayı bırakalı çok oldu.
Su içiyorum bol bol ve su ile konuşuyorum.
Ağaçlara dikkat ediyorum.
Belki sizler başka bir şeyler yapıyorsunuz, benimle paylaşırsanız sevinirim.
Bu hafta iki grup çalışmamız var:
23 mart çarşamba akşamı saat 19.00 ve 26 mart cumartesi sabahı 10.15’de. Gelmek isteyenlerin kayıt yaptırmasını rica ederiz.
Grup çalışması fiyatımız 140 tl olarak devam ediyor.
Bireysel seanslarımın ilk seansı 250 TL, devamında 200 TL. Randevu alabilirsiniz.
Ben tek başıma bunları yapsam ne olur diyenler için:
www.bitutamtuz.com‘daki yazıları okuyabilirsiniz ve 41 kere maaşallah oyunumuza katılabilirsiniz. Abone olmanız yeterli.
Kendinize iyi bakın ve sadece farkında olun.
Banu Conker