STRES VE DEPRESYON. H.Çiçeksever’den

Günümüzde çağın hastalıkları olarak isimlendirilen “stres ve depresyon”, kişiye yalnızca psikolojik olarak zarar vermekle kalmayıp, bedeninde de fiziksel olarak çeşitli etkilerle kendisini göstermekte, toplumu da dolaylı biçimde kötü etkilemektedir.Onkolog Dr. Haluk Nurbaki diyorki bir eserinde: “eskiden toplumda deliler olurdu, insanlar kendini ona göre ayarlardı. Şimdi toplumun büyük kesimi ruh hastası kaçmak zor, birlikte yaşamak zor.”
Psikologlar ne derse desin, bence stresin birinci kaynağı çirkin-çarpık kentleşme, betonlaşma, insan ruhuna uygun olmayan planlama. Bunu söylemek kimsenin işine gelmiyor. Böyle giderse önlemek değil daha da artacağı kuşkusuzdur. Bunun yanında iklimlerin yarattığı olumsuz etkiler, doğadan kopuk yaşam,tutkular, sevgisizlik, kültürsüzlük. Dünyadaki depresyonun birinci kaynağı ise bana göre kapitalizm. Çünkü insanı iki değirmen taşı arasında öğütüyor. Zengin-fakir uçurumu, yüksek yaşam hırsı, değerleri tüketiyor, aileden ayrılıklar, insanların dengelerini bozuyor.
Allah yarattığı kulun ihtiyaçlarını bilerek; “topraktan geldik, toprağa döneceğiz” diyor. Toprak ana diyoruz.Medeni ülkeler hatasını anlamış ve kapitalizmden vazgeçmek yerine şehir planlarını insan ruhuna uygun mükemmel planlamış. Çünkü ona insan daima gerekli.
Stres ve depresyona bağlı olarak meydana gelen rahatsızlıkların başlıcaları, bazı akıl hastalıkları, uyuşturucu madde bağımlılıkları, uykusuzluk, deri, mide, tansiyon hastalıkları, nezle, migren, kemiklerle ilgili birtakım hastalıklar, böbrek dengesizliği, solunum bozuklukları, alerjiler, kalp krizi, beyinde büyüme meydana gelmesi gibi sorunlar olarak bilimsel tesbit yapılmış. Tabii ki tüm bu hastalıkların oluşma sebebi, her zaman stres veya depresyon olmayabilir. Fakat bilimsel olarak da ispatlandığı gibi bunların çıkış noktası çoğu kez psikolojik kaynaklıdır.
İnsanlar arasında çok yaygın olarak görülen “stres”, korku, güvensizlik, umutsuzluk, aşırı heyecan, endişe, baskı gibi duyguların, vücuttaki dengeyi bozarak bedende oluşturduğu genel bir gerilim durumudur. İnsanlar strese girdikleri zaman, vücutları buna tepki gösterir ve alarma geçer. Vücutta çeşitli biyokimyasal reaksiyonlar başlar:
Kandaki adrenalin seviyesi yükselir; enerji tüketimi ve vücut reaksiyonları maksimum seviyeye çıkar; şeker, kolesterol ve yağ asitleri kana bırakılır; kan basıncı artar ve kalp atışı hızlanır. Glikoz (şeker) beyne yönlendirildiğinde kolesterol miktarı yükselir, bu da vücut için tehlike anlamına gelir.Bütün bunları bilen, bilgelik esasına dayalı kültürümüz; kalp kırmamayı, kavga etmemeyi, dargın kalmamayı, güleryüzlü olmayı, insan sevgisini imandan sayar.
Özellikle kronik stres, vücut fonksiyonlarını değiştirdiğinden, çok büyük zararlara sebep olabilir. örneğin şeker hastalığı, kalp hastalıkları, yüksek tansiyon, kanser, ülser, solunum hastalıkları, egzama ve sedef gibi deri hastalıkları, bağışıklık sistemine bağlı rahatsızlıklar- erken yaşta ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Kortizol yüksekliğinin beyindeki hücreleri öldürmeye kadar varan etkileri bulunmaktadır. Stresin sebep olduğu rahatsızlıklar bir kaynakta şöyle ifade edilmektedir:
Stres ve stresin doğurduğu gerginlik ve ağrı arasında önemli bir ilişki vardır. Stresin sebep olduğu gerginlik, damarların daralmasına, kafanın belirli bölgelerine giden kan akımının bozulmasına ve o bölgeye giden kanın bir hayli azalmasına yol açar. Diğer taraftan bir dokunun kansız kalması doğrudan ağrıya sebep olur.
Bu arada adrenalin ve noradrenalin gibi stres sırasında sinir sistemini etkileyen maddeler de salgılanmış olur. Bunlar da doğrudan veya dolaylı olarak kasların gerginliğini artırır ve hızlandırır. Böylece ağrı gerginliğe, gerginlik kaygıya, kaygı da ağrının şiddetlenmesine yol açar. (Acar Baltaş, Zuhal Baltaş, Stres ve Başa Çıkma Yolları, Remzi Kitabevi, 15. basým, s. 162.)
Ancak stresin yol açtığı en ciddi hastalıklardan birisi kalp krizidir.
Stresle, bağışıklık sistemi arasında da yakın bir ilişki vardır. Fizyolojik stres, bağışıklık sistemi üzerinde önemli bir etki yapar ve bağışıklık sistemini çökertmeye çalışır. Stres altında olan beyin, vücutta kortizol hormonu üretimini artırır ve bağışıklık sistemini zayıflatır. Diğer bir deyişle beyin, bağışıklık sistemi ve hormonlar birbirleriyle ilişki içindedirler. Bu konuda uzmanlar şöyle demektedir:
Psikolojik veya fiziksel stres konusundaki çalışmalar uzun süren yoğun bir stresle karşılaşıldığı zaman hormonal dengeye bağlı olarak bağışıklık cevabında bir düşüş olduğunu ortaya koymuştur. Kanser dahil birçok hastalığın ortaya çıkış ve şiddetinin hayat stresleriyle ilişkili olduğu bilinmektedir. (Acar Baltaş, Zuhal Baltaş, Stres ve Başa Çıkma Yolları, Remzi Kitabevi, 15. basım, s. 169.)
Kısacası, stres insanın doğal dengesini bozan bir durumdur. Bu olağanüstü durumun süreklilik göstermesi vücut sağlığını bozarak, çok çeşitli rahatsızlıklara yol açar. Uzmanlar, stresin insan vücudu üzerindeki olumsuz etkilerini şu temel maddeler altında toplamaktadırlar:
Kaygı ve Panik: İşlerin kontrolden çıktığı hissine kapılma, Sürekli artan terleme
Ses değişmesi: Kekeleme, titreyerek konuşma
Hiperaktiflik: Ani enerji patlamaları, zayıf diabet kontrolü
Uyumada zorluk çekmek: Kabus görme
Deri hastalıkları: Sivilce, akne, ateş, sedef hastalığı ve egzama
Gastrointestinal belirtiler: Hazımsızlık, mide bulantısı, ülser
Kas tansiyonları: Gıcırdayan veya kenetlenen dişler, çenede ağrı, sırt, boyun ve omuzlarda ağrı
Düşük dereceli enfeksiyonlar: Nezle vb.
Migren. Hızlı kalp çarpıntısı, göğüs ağrısı, yüksek tansiyon
Böbrek dengesizliği, su tutma. Solunum bozuklukları, kısa nefesler
Alerjiler, Kalp krizi. Artan veya azalan iştah.
Eklem yerleri ağrısı. Ağız ve boğaz kuruluğu
Bağışıklık sisteminin zayıflaması,Beyin bölgesinde küçülme.
Kendini suçlu hissetme, kendine güvensizlik.
Kafa karışıklığı, doğru yorumlar yapamama, iyi düşünememe, zayıf hafıza.
Aşırı kötümserlik, her şeyin kötüye gideceğine inanma.
Kıpırdamadan bir yerde durmada zorluk çekme, mutlaka tempo tutma
Konsantre olamama veya konsantrasyon zorluğu çekme.
Sinirlilik, alınganlık. Mantıksızlık. Kendini yardımsız, umutsuz hissetme
Ramazan aynın yaklaştığı şu günlerde; dinin insanın ruh sağlığı üzerindeki olumlu etkilerini bilerek hareket etmek lazım. Bizden çok ileri seviyede olan batı dünyası bile, maneviyatın önemini bilerek inancı yok etmemeye dikkat ediyor. Din ahlakından uzak yaşayan kimselerin “stres” denilen sıkıntı ile baş etmeleri Allah’ın Kuran’da bildirdiği bir durumdur:
“Kim de Benim zikrimden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır…” (Taha Suresi, 124)
Annem va babam bize daima şunu öğütlerdi; dargınlık tülbent kuruyuncaya kadar, Müslüman dargın olmaz. Dünyayı ben yarattım gibi yürüme, gurur, kibir, kin, böbürlenmek Allaha şirk koşmaktır. Müslüman buğday başağı gibi eğik durmalıdır. Mütevazilik esastır. Bunları hayata geçirdiğiniz zaman dünya ayaklarınıza seriliyor, umulmadık kapılar açılıyor.
Bu sıkıntılı -günümüz ifadesiyle stresli- yaşam, iman etmeyenlerin, imanın kazandırdığı güzel ahlaktan uzak yaşamalarının etkisi olduğu da inkar edilemez bir gerçektir. Çünkü dinini bilen şunlara dikkat eder: Kul hakkı, haram-helal, kalp kırmamak, barış, güven, adalet, güleryüz, selam, af, hoşgörü, cömertlik, yardımlaşma, büyüklere saygı, küçüklere sevgiyi hayatının merkezine alırsa, ruhen yükselmeye başlar.Ruhen yükselen insan uçaktan bakıyor gibi bütünü görebilir.
Bugün doktorlar, stresin etkilerinden korunmak için huzurlu ve sakin bir yapıya, rahat, güvenli ve endişelerden uzak bir psikolojiye sahip olunması gerektiğini ifade etmektedirler.Çevremize baktığımızda; aklı erenler, düşünenler, görebilenler için tüm olumsuzluklar ve yanlışlıklar, davranış bozuklukları, gürültü, görüntü kirliliği, çevre kirliliği, kültürün yozlaşması,imanın zayıflaması, utanma ve ar duygularının kaybolması ile doluyken, mutlu olmak çok zor. Fakat Allaha sığınarak, imanı güçlendirerek ruh sağlığımızı korumaya çalışarak mücadele etme yolunu seçeceğiz.
Huzurlu ve rahat bir psikoloji ise, ancak Kuran’ın yaşanmasıyla mümkündür. Nitekim Kuran’da Allah pek çok ayette iman edenlerin üzerine “güven duygusu ve huzur” indirdiğini bildirmektedir.
“Erkek olsun, kadın olsun, bir mü’min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 97)

Hakkımda Nilgun

Sinop'ta yaşayan, Sinop'lu bir bayanım. Gezmeyi, yüzmeyi, konuşmayı, sosyal aktiviteleri çok severim. İnsanlara yardımcı olmak beni çok mutlu eder.Ve tam bir Sinop Aşığıyım. Bu kadar yeterli mi?)))

İlginizi Çekebilir

blank

HOŞGELDİN 2013..H.Çiçeksever’den

Üç haftadır Londra”da Christmas kutlamaları nedeniyle torunlarla partiden partiye koşturup duruyoruz.. Okullar, bazı iş yerleri …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.