İZLANDA HALK HİYAKELERİ..Ebruli Sayfalar

  1. Merhaba Sevgili Nilgün’ün Günlüğü Okurları,

Yüzyıllar boyunca İzlanda hikayeleri, kuşaktan kuşağa aktarılarak, günümüze kadar geldi. Bu hikayeler ve peri masalları, İzlanda folklöründe çok yaygın olan elfleri, trolleri, hayaletleri ve diğer doğa üstü güçleri karakterize eder. Aynı zamanda, bu hikayeler, İzlanda kültürünün kalbinden çıkarak oluşan, bir bilgelik hazinesi ve büyük bir eğlence kaynağı olmuştur.

“İzlanda Halk Hikayeleri” yazı dizimle tekrar karşınızdayım. İzlanda’dan aldığım “Icelandic Folktales” (İzlanda Halk Hikayeleri) adlı kitaptan sizler için bir kaç masalı Türkçe’ye çevirdim. Beğeneceğinizi umuyorum.

Sevgiler,

Ebru

 

“Gilitrutt”

Bir zamanlar, doğuda bulunan Eyjafjöll’ün dağlarının eteklerinde genç bir çiftçi yaşarmış. Bu çiftçi çok hareketli ve çalışkan bir adammış. Çiftliğinin yanında hayvanlarının otlaması için güzel bir çayır ve bir sürü de koyunu varmış. Yeni evli olan bu çiftçi ile ilgili olaylar bundan sonra gelişmiş. Karısı genç ama tembel ve bir şey yapmak için hiç kendini zahmete sokmayan, girişken olmayan bir kadınmış ve evde çok az iş yaparmış. Çiftçi bundan hiç mutlu değilmiş fakat bu durumla ilgili elinden bir şey gelmiyormuş. Bir son baharda karısına bir çile yün vermiş ve ondan kış için kumaş örmesini istemiş. Karısının cevabı isteklilikten çok uzakmış ve kış geldiğinde, sıksık kocasının hatırlatmalarına rağmen kadının eli yüne hiç değmemiş.

Bir gün, uzun boylu, dev bakışlı, yaşlı bir kadın, karısının yanına gelmiş ve ondan sadaka istemiş.

“Onun yerine, benim için çalışır mısın?” demiş çiftçinin karısı.

“Pekala,” diye cevap vermiş yaşlı kadın, “Ne iş yapacağım?”

“Kumaş yapmak için yünün dokunması gerekiyor,” diye cevap vermiş karısı.

“Onu bana ver,” demiş yaşlı kadın. Karısı hemen büyük yün çuvalını almış ve yaşlı kadına vermiş. Yaşlı kadın hemen çuvalı kapıp, omzuna astıktan sonra “Yazın ilk günü kumaşla geri geleceğim.” demiş.

“Ücret için ne istiyorsun?” diye sormuş karısı.

“Çok fazla bir şey değil,” diye cevap vermiş yaşlı kadın. “Üçüncü tahminde benim ismimi bileceksin ve böylece ödeşeceğiz.” Karısı kabul etmiş ve yaşlı cadı oradan uzaklaşmış.

Kış geçtikten sonra çiftçi sıksık yünün nerede olduğunu sormaya başlamış fakat karısı önemsememesi gerektiğini, yazın ilk günü kumaşı alacağını söylemiş. Daha sonraları çifçi bu konuyu neredeyse hiç açmamış, fakat yaz gelmek üzereymiş ve karısı yaşlı cadının ismini nasıl bileceğini düşünmeye başlamış, fakat bir çözüm bulamamış. Endişelenmeye ve sinirleri bozulmaya başlamış. Çiftçi, karısındaki bu huzursuz hali fark etmiş, sonunda ona ne olduğunu sormuş. Kadın kocasına bütün hikayeyi anlatmış ve çiftçi korkmaya başlamış. Onun ne kadar aptalca davrandığını söylemiş, çünkü bu, karısını apaçık kaçırmayı amaçlayan bir tuzakmış.

Bir süre sonra, çiftçi bir dağın altında gezerken kayalık bir tümsek görmüş. Dertleriyle o kadar çok meşgulmüş ki, ne yaptığının hiç farkında değilmiş. Birden bire tümseğin içinden bir tıkırtı sesi geldiğini duymuş. Sese doğru ilerlemiş, kayadaki bir çatlağa doğru yaklaşmış, çatlakta devasa uzun bir kadın görmüş. Bacaklarının arasına sıkıştırılmış bir dokuma tezgahının pedallarını hızlı bir şekilde çeviriyormuş ve şu şarkıyı söylüyormuş:

“Hi, hi ve ho, ho,

Kadın benim adımı bilmiyor.

Hi, hi ve ho, ho, Gilitrutt benim adım,

ho, ho.

Gilitrutt benim adım, hi, hi ve ho, ho.”

 

Pedalları büyük bir gayretle iterek, bu şarkıyı sürekli tekrarlamış. Bu, çiftçiyi çok sevindirmiş çünkü bu kadının son baharda karısına gelen yaşlı cadı olduğunu anlamış. Hemen eve gitmiş ve bir kağıda Gilitrutt ismini yazmış, karısına bu konu ile ilgili hiç bir şey söylememiş. Kışın son günü gelmiş. Bu zamana kadar karısı aşırı derecede bunalımdaymış ve yataktan çıkmaya korkuyormuş. Çiftçi karısına yaklaşmış ve yaşlı cadının ismini bulup, bulamadığını sormuş. Karısı korkudan ölecekmiş gibi hayır cevabını vermiş.

“Artık gerek kalmadı,” diye cevap vermiş çiftçi. Üstünde ismi yazılı olan kağıdı karısına vermiş, ona bütün hikayeyi anlatmış. Kadın kağıdı eline alır almaz, korkudan tir tir titremeye başlamış çünkü ismin yanlış olabileceğinden korkuyormuş ve yaşlı kadın geldiğinde çiftçinin yanında durması için yalvarmış.

“Hayır,” diye cevap vermiş çiftçi, “Yünü verirken yalnız değil miydin? Bu yüzden ona ödemeyi kendin yapmalısın.” Sonra oradan ayrılmış.

Sonunda yazın ilk günü doğmuş ve çiftlikte kocası olmadan kadın yatağında yatıyormuş. Çok geçmeden yaşlı cadının içeriye korku saçan takırtlı tukurtulu bir gürültüyle geldiğini duymuş. Cadı yere büyük bir kumaşı fırlatmış ve demiş ki:

“Söyle bakalım, benim adım ne, adım ne benim?”

“Singy?” diye cevap vermiş kadın, korkudan neredeyse ölecekmiş.

“Bu benim adım? Bu benim adım? Bir kere daha tahmin et, kadın,” demiş yaşlı kadın.

“Asa?” demiş çiftçinin karısı.

“Bu benim adım?” demiş yaşlı cadı, “Bu benim adım? Bir kere daha tahmin et, kadın!”

“Adının bir ihtimal Gilitrutt olabileceğini sanmıyorum?” demiş çiftçinin karısı. Bunu duyan yaşlı cadı büyük bir çatırdıyla yere düşümüş. Sonra tekrar ayağa kalkmış ve oradan ayrılmış, bir daha hiç geri gelmemiş.

Çiftçinin karısı cadının pençelerinden kurtulduğu için o kadar çok rahatlamış ki, kendini tamamen değiştirmiş. Bundan sonra adı, çalışkan ve işlerin ustası bir kadın olarak anılmaya başlamış ve her zaman yününü kendi dokumuş.

Hakkımda Nilgun

Sinop'ta yaşayan, Sinop'lu bir bayanım. Gezmeyi, yüzmeyi, konuşmayı, sosyal aktiviteleri çok severim. İnsanlara yardımcı olmak beni çok mutlu eder.Ve tam bir Sinop Aşığıyım. Bu kadar yeterli mi?)))

İlginizi Çekebilir

blank

“Lagarfljot’un Yılanı” İzlanda Hikayeleri..Ebruli Sayfalar

Bundan uzun zaman önce, Lagarfljot bölgesinde, çiftlikte yaşayan bir kadın, büyümüş kızına altın bir yüzük …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.