Merhaba Sevgili Nilgün’ün Günlüğü Okurları,
Çay, sabah kahvaltılarının baş tacı, sohbetlerin en sıcak tanığı, kışın soğuğa karşı koruyan, yazın insanın hararetini alan, çok eskiden de ilaç olarak bilinen bir içecektir.
Çok çok eskiden Çin’in dışında hiç kimse bu içeceğin tadını bilmezmiş. Ancak çay diye bir içecek olduğunu ve Çinliler tarafından içildiğini bilirlermiş.
Birgün Inja Kralı Çin’e elçi göndermiş ve Çin imparatoru ona çay hediye etmiş. Fakat sonra bakmışlar ki, Çinli köylüler de bu içecekten içiyor. Bu yüzden krallarına götürülecek bir içecek olmadığını düşünmüşler. Üstüne üstlük Çin kralı içine başka maddeler ekleyerek çayı değiştirmiş.
Çin’in dışındaki insanlar, şu çay denilen içeceği hep merak edip durmuşlar. Rast gele çeşitli otları toplamışlar ve demleyip içmişler. Bir çoğu zehirlenmiş ve hepsi de hayal kırıklığına uğramış.
Çay ilk kez İpek Yolu ile başka ülkelerle tanışmış. Yolda kafileler mola verdiklerinde muhakkak çay demlerlermiş ve yanlarındaki insanlara ikram ederlermiş. Böylece Pekin’den, Buhara ve Semerkant’a kadar bütün yol boyunca çay evleri kurulmuş.
Çay, İngilizce ‘tea’, Almanca ‘tee’, Fransızca ‘thé’, İspanyolca ‘té’, Japonca ‘cha’, Portekizce ‘chá’ demektir. Çince’de iki farklı şekilde söylenmektedir. Biri ‘tê’, diğeri ise ‘chá’ şeklindedir. Hemen hemen her dilde neredeyse aynı şekilde söylenmektedir.
Geleneksel çay demleme, bizim yaptığımız gibi çaya kaynamış su ekleyerek olur. Birkaç dakika sonra yaprakları sudan ayırarak içilir. Siyah çay için, demliğe eklenecek suyun sıcaklığı 99 °C, yeşil çay için 80 – 85 °C olmalıdır.
Bu kadar çaydan bahsettikten sonra hadi kalkın ve bir çay demleyin. Afiyet olsun.
İrem Ebru Gürsoy