Sevindirici bir haber, artık Buzhane bizim olmuş!
Buzhane, şimdi, ben Sinop’luyum özellikle de “kentliyim” diyen herkesin!
Farkındalığın bilinciyle sorgulayanlar için; Belediye Başkanımız Sn.Baki Ergül’ün Buzhaneye sahip çıkması tebrik edilecek, akılcı ve örnek bir hizmettir. Özellikle buradan kendisini hem kutluyorum, hem teşekkür ediyorum.
İçinde bulunduğumuz mübarek ayın, mübarek Kandil gününde “halka hizmet, hakka hizmet” diyen kültürün mirasçıları olarak bugün aldığım bu haberle içimizin kandilleri yanmıştır.
Çok uzun yıllardır Belediyeye gidiyorum; Yolun ortasına usulsüz ev istemedim, sit alanından arsa almadım, kaçak kat yapmadım, kanunları çiğneyecek istekte bulunmadık, kitabımın basımını gerçekleştirmedik,toplu iğne kadar menfaat için gitmedim ama Sinop’un gelecek nesillere yakışır bir il olması için sürekli ilgiliyim..
İstanbul’da Çırağan’daki bir toplantıda ünlü mimar Cengiz Bektaş’a : İstanbul ‘da kimliksiz insan yığınlarının mimari yapılaşmanın yanlışlığına bağlıyorum ve burası köylerden oluşan bir metropol diyorum. Siz ne düşünüyorsunuz diye sorduğumda bana verdiği cavap: “Evet, İstanbul kent değil, kent kültürüne sahip değil.”dedi.
İkiyüz yıllık şehir kökenli bir ailenin ferdi olarak şimdi size diyorum ki; Cumhuriyet Döneminde Sinop bir kentti ve kent kültürüne sahipti.Türkiye’de buzdolabı yokken bu il Buzhane kullanıyordu. Şehirlerde su şebekesi yokken bu küçücük şehir her mahallesinde Çeşmelerle doluydu. Cumhuriyet Devrine özel ,her ilde aynı model olan PTT, Kütüphane ve köylü milletin efendisidir diye kurulan Ziraat Bankası vardı.
Ne yazık ki, keseler şişerken kafalar boşaldı ve insanlar kimliksizleşmeye başladılar.Kimliksiz topluma hizmet belediyeler açısından zorlaşıyor. Çünkü hak kapanın, güç şarlatanın eline geçiyor.
Haziran ayındaki Adriyatik gezimizde, uğradığımız her limanın temizliği ve güzelliği karşısında Sinop adına hüzünlendim.Özellikle görülmesi ve Sinop için örnek alınması gereken yerlerdi.
Materyalizm ve bilinçsizliğin tabiatı gereği hırsa, bencilliğe ve açgözlülüğe tapmak ve bu gezegeni paylaşan başka varlıkları hiç ciddiye almaksızın, kişinin sırf kendi zevklerini ve mallarını düşünmesi sonucu toplumun ruh sağlığı hızla bozulmaktadır. Çarpık Kentleşme, betonlar ve eskiye ait yaşanmışlıkların kaybolması milli hafızanın yok olması demektir. Bu durum insanın doğasına aykırıdır. Anılar ve anıtlar beynin gıdası gibidir, yok edilmemelidir.
Hizmete gönül vermiş, bizim fikirlerimize saygı duyan bir Başkanımız olduğu sürece ilimizin daha güzele doğru gelişeceği ümidini taşıyorum.
Halkımız, bireysel menfaatlerini terk etmeli, gelecek nesillerin yaşam hakkı için belediyemize yardımcı olmalıdır.