TENERIFE..(2. Bölüm)..Ebruli Sayfalar..

Merhaba Değerli Nilgün’ün Günlüğü Okurları,

 Tenerife’i kaldığım yerden anlatmaya devam ediyorum.

Gelelim benim okyanusla olan randevuma. Tenerife’te bana en büyük zevki yaşatan olayı yapmayı başardım. 2 yıldız CMAS dalış brövemle buradaki scuba kulübünün bir dalış serüvenine eşlik ettim. Bu benim için inanılmaz bir deneyimdi diyebilirim.

 

İlk kez bir okyanusta dalış yapıyordum. 33 metre derinlikte bulunan mağaraların içlerinden geçerek, okyanusun rengarenk canlılarıyla tanıştım. Balıklar ve yengeçler insandan hiç kaçmadıkları gibi sanki beni selamlıyorlardı. Ne yazık ki su altı kamerası olmadığı için buraları sizlere ancak kelimelerle anlatmaya çalışıyorum. İşte kelimelerin kifayetsiz kaldığı anlardan biri diyebilirim. Size nasıl anlatabilsem? Ben dev bir akvaryumun içindeydim adeta. İnsan suyun altında nereye bakacağını şaşırıyor. Her yerden süslü süslü değişik renklerde balık sürüleri süzülerek geçiyor. Kayaların aralarından ise her an sinirli bir müren size dişlerini gösterebilir. Buna da hazırlıklı olmanızda fayda var. Örümcek yengeci size püsküllerini ellettirebilir ve sizden hiç kaçmaz. Kayaların üzerlerindeki mercanlar adeta zevkle döşenmiş bir halı gibi bir doku sergiliyor. Diğer dalış ekibi benden daha iyi havalarını muhafaza ettikleri için, ben daha erken yüzeye çıkmak zorunda kaldım. Ama bu deneyim bana uzun bir süre yeterdi.

Tenerife’ten ayrılmadan önce muhakkak muz marmeladı ve burada yetişen fıstıklardan yapılmış çikolatalarından alın. Kaktüs marmeladının da çok sevildiği söyleniyor. Ben bunu denemedim ama siz deneyebilirsiniz. La Laguna’da ara sokaklardan birinde bulunan ünlü kahveciye uğramadan buradan sakın ayrılmayın. Eğer siz de benim gibi kahve çılgınıysanız, ne anlatmaya çalıştığımı anlayacaksınız. Sorarak da bulabilirsiniz bu kahveciyi. İçeriye girdiğimde dükkanda satılan hiçbir kahvenin tadını bilmiyordum. Çünkü kahvelerin üzerinde Caracolillo, Agaete, Mezcla Fuerteventura yazan, daha birçok çeşit bulunan ve dünyanın çeşitli yerlerinden gelen kahveler bulunuyordu. Ben satıcıya “Bana hangi kahveyi önerirsiniz?” dediğimde, adam cevap veremedi. Çünkü hepsi birbirinden güzeldi. Ben de biraz daha kolay bir soru sorarak, aradığım kahveyi bulmaya çalıştım. “Peki en çok hangi kahve adalılar tarafından tercih ediliyor?” diye sorduğumda bana “Costa Rica” kahvesi dedi. Benim için kahve sert ya da yumuşak da olabilir. Sadece çok acı yani bitter olmaması gerekiyor. İkinci kahvemi de şöyle sordum. “En sert kahveniz hangisi, peki?” Onu da hiç düşünmeden hemen “Kenya” dedi. Diğerlerini de çok merak ediyordum. Fakat belki bir daha ki gelişime diğer kahvelerden alıp, Türkiye’ye getirebilir ve size yazı yazarken bir yandan içip, Tenerife’i gülümsemeyle hatırlayabilirdim. 100er gram aldığım kahvelere toplam 17 Avro ödedim.

Bu adanın UNESCO’nun Dünya Mirasları Listesi’ne girmesine sebep olacak ünlü karnavalı Santa Cruz de Tenerife her sene şubat ayında yapılıyor ve Rio Karnavalı’ndan sonra dünyanın ikinci büyük karnavalı olarak kabul ediliyor. Karnaval yüzlerce insanın rengarenk ve pırıltılı kostümleriyle caddelerde yürümesiyle başlıyor. Ardı ardına gecelerde çeşitli müzik gruplarının verdiği konserlerle yaklaşık 5 gün sürüyor. Eğer Tenerife’e gidecekseniz, şubat ayına denk getirmeniz daha iyi olur. Bütün bu güzelliklerin üzerine bir de karnavalı görmek, size nefis bir pastanın üstündeki krema lezzetini verecektir.

Tenerife’e gitmek için, Madrid’e kadar THY’nı tercih edebilirsiniz. Biraz reklam gibi oluyor ve sürekli bizim havayollarının adını anıyorum. Ama gerçekten Türk Hava Yolları’nın konforu, yurt dışı uçuşlarındaki yemeklerinin doyuruculuğu ve lezzeti başka hiçbir havayolunda yok. Uçakta yemekler için de ayrıca para ödemiyorsunuz. Ekonomi sınıfında bile uçsanız, yemekler hep lezzetli. Bir de bagajınız sınırı aşsa bile, beraber gittiğiniz insanların bagajlarıyla ortalaması alınıyor ve sizden excess bagaj ücreti alınmıyor. Madrid’den sonra ne yazık ki artık THY yok. Başka bir havayolundan bilet almanız gerekiyor ve biraz sıkıntılı bir bekleme süresi sizi bekliyor. Çünkü Tenerife’e iç hatlar uçuşları sabah erken yapılıyor. Bu yüzden Madrid’e geldiğinizde ya otelde kalıp, sabah erken kalkan uçağınıza yetişmek için taksiye yüklü bir miktar ödeyeceksiniz ya da hiçbir şeye para ödemeden geceyi havalimanında geçireceksiniz. Tercih size kalmış. Taksiye ve otele para vermek istemeyenler geceyi havalimanında geçiriyor. Bir de herkese yetecek kadar koltuk olmadığından insanlar yerlerde yatıyor. İsterseniz İstanbul’dan başka havayollarından da hiç de ucuz olmayan bir uçuş bulabilirsiniz ve Madrid’de geceyi geçirmeden başka bir havalimanında uçak değiştirmek kaydıyla Tenerife’e dış hatlardan da gidebilirsiniz. Neyi tercih ederseniz edin, beklemelerle Ankara – Tenerife uçuşunuz 20 saatten az sürmeyecektir. Ama sonunda bütün bu eziyetleri çekmeye değer olan bir cennete gideceksiniz. Zaten cennet, bütün eziyetleri çektikten sonra gideceğimiz yer değil mi?

 

Ben size cennete giden yolu gösterdim. Bu yoldan gitmek ya da gitmemek sizin elinizde!