İNGİLTERE (Birinci Bölüm).Ebruli Sayfalar.

 

Merhaba Sevgili Nilgün’ün Günlüğü Okurları,

Güneşi batmayan diye adı geçen ama merkezi İngiltere’ye gittiğinizde hiç güneşi göremediğiniz Birleşik Kraliyet yüzyıllardır tarihte baş sayfalarda boy göstermiştir.
Geçtiğimiz yıl iki kere gittiğim İngiltere’de Londra, Leicester, Nottingham ve Loughborough şehirlerini görme fırsatı bulabildim. Şimdiye kadar gördüğüm tüm ülkelerin içinde İngiltere, insan ilişkileri, toplu taşım, sağlık, eğitim, sanat, vs. açılardan en gelişmiş ülke diyebilirim. Medeniyetin kalbinin orada attığı da bir gerçek. Söylenilenlerin aksine İngilizler kesinlikle soğuk insanlar değiller. Yolda bir şey soracağınız zaman ya da herhangi bir şeye ihtiyacınız olduğu zaman güler yüzle yaklaşıp, size yardım edenlerin ülkesi.
Başkent Londra, nüfusun %12’sini barındıran İngiltere’nin en kalabalık şehridir. Kalabalık olmasına rağmen, bir düzene oturtulduğu için her şey saat gibi çalışmaktadır. İnsanlar da bu düzene kendilerini kolaylıkla adapte edebilmişlerdir.
Düzenin bozulması ya da aksaması halinde bakın neler olur? Londra’da Victoria otobüs terminalinden Gatwick’teki havalimanına gidecektim. Biletimi daha önceden internetten almamıştım. Çünkü trenle mi yoksa otobüsle mi gitmem gerektiğine bir türlü karar verememiştim. Sonunda otobüsle gitmeye karar verdim. National Express adlı otobüs firmasının önündeki kuyruğa girdim. Kısa bir süre sonra National Express’den bir bayan görevli, firmanın internet ağının çöktüğünü, gişeden bilet alamayacağımızı, bu yüzden kuyrukta beklemememizi söyledi. Otobüslerin yanına gidip şoförle konuşup, otobüste yer varsa binebileceğimizi söyledi. Bunu duyan İngilizler için bu haber dünyanın sonu gibi gelmişti. “Böyle bir şey nasıl olur? Nasıl National Express’in internet ağı çöker? Hayret bir şey! Hayret bir şey!” gibi hep bir ağızdan reaksiyon vermeleri çok tuhafıma gitmişti. Biz ise böyle kötü sürprizlere alışık olduğumuzdan şahsen ben bu olayı o kadar korkunç bir durum olarak algılamadım. Otobüs nihayetinde yine kalkacaktı. Yani tek yapacağım zaten binecek olduğum otobüsün yanına gitmek ve şoförle konuşup, “Otobüsünüzde yer varsa binebilir miyim lütfen?” demekti. Nitekim de öyle oldu. Tek dezavantajım, biletim olmadığı için önce biletli yolcuların binmesini beklemekti. Hepsi bindikten sonra otobüste hala boş yer vardı ve ben de şoföre paramı ödedim ve otobüse bindim.

Hyde ParkTower BridgeSt Pancras tren istasyonuParthenon HeykelleriBritish-MuseumBuckingham-Saray¦-
Londra demişken, gezilmesi gereken başlıca yerlerden bahsedeyim isterseniz. Öncelikle British Museum Londra’da ilk önce görülmesi gereken bir yerdir. İngilizler maşallah tüm dünyadan topladıkları değerli parçaları buraya getirmişler. Güneşi bir taraftan batarken, diğer taraftan doğan hakim oldukları ya da olmadıkları yerlerden birçok tarihi eseri buraya getirmişler. Eski Mısır’dan tutun, Yunan, Roma, Asya, Okyanusya ve Amerika tarihine ait eserlerden çok büyük bir koleksiyonu sergiliyorlar. En önemli görülmesi gereken parçalarından bir tanesi ise ünlü Parthenon heykelleri ve duvar tabletleridir. Neyse ki müzeye giriş bedava. Ayrıca o kadar güçlü bir wi-fi ağı var ki, buradan cep telefonunuzdan ya da tabletinizden çektiğiniz resimleri hemen sevdiklerinize yollayabilir, internetteki sosyal ağlardan paylaşabilirsiniz. Wi-fi demişken, İngiltere’de sadece British Museum’da değil, neredeyse adım başı bedava – şifresiz wi-fi ağını cihazınız algılıyor. Sevdiklerinize ya da kontaklarınıza ulaşmanız burada hiç de zor değil.
Londra’da ayrıca ünlü Thames Nehri üzerine kurulmuş Tower Bridge (köprü) ve kraliyet ailesinin yaşadığı Buckingham Sarayı çevresi gezilebilir. Westminister Sarayı’nın kuzey uzantısında bulunan ünlü Big Ben ya da Elizabeth Kulesi’nin (saat kulesi) önünde resim çekebilirsiniz. Oxford Caddesi boyunca yürüyüp, bize göre kazık mı kazık ürünlerin satıldığı mağaza ve restoranların önünden geçebilirsiniz. Bir de Londra’yı ayaklarınızın altında görmek için London Eye (büyük dönme dolap) denilen bir yer olduğunu bilin. Ama oraya gitmeye hiç gerek yok çünkü bir kişi 14,50 pound. Bence pahalı. Ayrıca protest konuşmaların rahatlıkla yapılabildiği Hyde Park’ta yürüyebilir, sincapları görebilirsiniz.
Ayaklarınıza kara sular inmesin diye günlük 8 pound olan tren biletlerinden alın derim ben. Hem tren hatları haritası, hem de Londra haritası sizin bütün işlerinizi kolaylaştıracaktır. Bu haritalar bütün istasyonların information (danışma) bölümlerinde bulunmaktadır. Ayrıca ücretsizdir.
Devam edecek…

Hakkımda Nilgun

blank
Sinop'ta yaşayan, Sinop'lu bir bayanım. Gezmeyi, yüzmeyi, konuşmayı, sosyal aktiviteleri çok severim. İnsanlara yardımcı olmak beni çok mutlu eder.Ve tam bir Sinop Aşığıyım. Bu kadar yeterli mi?)))

İlginizi Çekebilir

blank

İZLANDA HALK HİYAKELERİ..Ebruli Sayfalar

Merhaba Sevgili Nilgün’ün Günlüğü Okurları,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.