BOLTON ACADEMY….

Merhaba Sevgili Nilgün’ün Günlüğü Okurları,

Geçen yıl ocak ayında arkadaşım Claudine Curry’nin görev yaptığı Bolton Academy okulunda bir hafta derslere girmek üzere Atlanta’ya gittim. Benim için, bir hafta miniklerle birlikte ders yapmak ve Amerikan eğitim sistemini görmek inanılmaz bir deneyimdi.

Sabah 07:30’da okulda olacak şekilde öğretmenler okula geliyorlar ve saat 14:00’e kadar görev yapıyorlardı. Çocuklar, sabahları Bolton Academy’nin andını hep birlikte okuyorlardı. Her sınıfta televizyon bulunmaktaydı ve bu televizyondan müdür, öğrenci ve öğretmenlere duyurularını yapıyordu.

Bolton Academy, International Baccalaureate Candidate School olarak adlandırılmıştır. Bu, eleştirel düşünen ve global bakış açısıyla öğrenen bireyler yetiştirmek üzere araştırmaya dayalı bir eğitim sistemini takip eden bir eğitim yuvası anlamına geliyordu. Bu eğitim sisteminden gerçekten çok etkilenmiştim çünkü tam benim anlayışıma uyan bir eğitim standartını uyguluyorlardı.

Bu okula emekli İngilizce öğretmeni, babam Oktay Kuru ile birlikte gittim. Ben anaokulu, 1inci, 2inci ve 3üncü sınıfların derslerine girerken, babam da 4üncü ve 5inci sınıfların derslerine giriyordu. Babam da ben de orada Türkçe öğrettik.  Bundan da büyük keyif aldım.
blankblankblankblankblank

Öğrencilerin yabancı dili, tüm diğer Amerikan okullarında olduğu gibi İspanyolcaydı. İspanyolca öğretmenlerinin odası farklı bir yerdeydi ve hepsi de Latin ülkelerinden geliyordu. Bir tanesi Meksikalı, biri Kolombiyalı ve diğeri ise Şililiydi. Şilili öğretmen, Ingrid Arriagada, arkadaşım Claudine’in proje ortağıydı ve birlikte proje yapıyorlardı. Bizim kaldığımız süre boyunca ikisi de canla başla çalıştı.

Bu tarz uluslararası projelerde bir ortağınızın olması ve onunla birlikte hareket etmeniz çok önemli. Çünkü bazan sizin aklınıza gelmeyen bir şey onun aklına gelebiliyor. Ortağınız, birlikte yaptığınız işi paylaşıyor, böylece üstünüzdeki yük yarıya iniyor. Ayrıca kendinizi yalnız hissetmiyor ve sırtınızı dayayabileceğiniz bir insan olduğunu biliyorsunuz. Bence Ingrid ve Claudine gerçekten çok iyi bir ikiliydi. İlk kez uluslararası bir programı yürütmelerine rağmen, ikisi de çok profesyoneldi.

Bolton Academy’de tenefüs diye bir şey yok, sevgili okurlar!!! Evet yanlış anlamadınız. Benim bile aklımın almadığı bir olay. Ders arası diye birşey var ama öğrenciler bahçeye çıkıp oynamıyorlar. Öğrenciler sınıflarını değiştiriyorlar bu esnada. İnananabiliyor musunuz? Amerikalı  çocuklarının büyük çoğunluğunun obez olmasının sebeplerinden biri bu bence. Çocuk tenefüste bahçeye çıkıp, koşturmuyor. Bu insanlar çocuk, enerji fazlalığı var ve bir şekilde bu enerjiyi harcamaları gerekirken onları yarım gün boyunca okulda hapsediyorlar. Evlerine gittiklerinde de yine bilgisayarın karşısına geçip, yine oturuyorlar. Bir yandan da, bizim çocuklarımızın onlarınkine göre daha şanslı olduklarını düşünüyorum.

Bunun dışında okulda kesinlikle bir düzen bulunmakta. Herkes koridorlarda sağdan, tek sıra halinde yürüyor ve kimse birbirini ezmeden geçiyor. Bir de dikkatimi çeken çok belirgin özellik ise herkes birbirine selam veriyor. Sadece okuldan bahsetmiyorum. Amerika’da herkes bunu yapıyor. Göz kontağı kurmak , selam vermek ya da hafif bir gülümsemeyle insanlar birbirinin yanından geçiyor. İster tanı, ister tanıma o kişiyi ama insanı insan yapan bir özellikti bu. Hayran kaldım bu olaya doğrusu.

Kafeteryalarda öğrencilerin başlarında ya öğretmenleri ya da sınıfla ilgilenen yardımcı bir kişi oluyor. Çok ses çıkarttıklarında ya da uygun davranış göstermedikleri anda onları uyarıyorlar. Yemekleri bittikten sonra herkes kendi çöpünü atıp, kullandığı masayı da temizliyor.

Sınıflar ise yerden tavana kadar (tavan dahil) öğrencilerin çalışmaları ile dolu. Çocukların yaptığı herşey gösteriliyor. Bu da öğrenciye ne kadar değer verildiğini ve onun onore edildiğini gösteriyor. Öğrenci ise bir sonraki çalışmayı yapmak için canla başla çalışıyor. Çünkü çalışması ortalık bir yere asılacak ve herkes onun yaptığını görecek.

Bolton Academy’de imkansızlık diye birşey yok. Her sınıfta bilgisayar, internet bağlantısı, her türlü eğitim araç gereci, kalem, boya kalemleri, her türlü kırtasiye, ve daha aklınıza gelmeyen birçok şey bulunuyor.

Okul aile işbirliği Bolton Academy’de çok önemseniyor. Okulun tüm faaliyetlerine ve eğitimin kalitesinin artırılmasına aileler de katılıyor. Ayrıca okul müdürleri, şehir kulübü gibi bir yerde velilerle toplantı yapıyor, onlara düzenli olarak bilgi veriyor. Bu toplantılardan birine biz de katıldık, tüm velilerle tanıştırıldık ve ülkemizde yaptığımız çalışmalardan bahsettik.

Bir gün Atlanta’da bulunan CBS televizyonunun muhabirleri benimle röportaj yaptı ve ben de Amerikan televizyonuna çıktım. Ne yazık ki canlı olarak yayınlandığı sırada Claudine ile birlikte dışarıdaydık. Ancak elime web linki geçti. Bunu sizinle paylaşmak istedim.

http://faraway.iremebru.com/Videos/interview.html

Claudine ile birlikte yaptığımız bu program için ben de bir web sitesi yaptım.

http://faraway.iremebru.com/index.html

Bu web sitesinde birlikte ve ayrı ayrı yaptığımız tüm projeler ve faaliyetler, yararlı linkler ve eğlenceli vakit geçirmek için çeşitli quiz ve bulmacalar bulunmakta. Sıkı durun, bizim bu yaptığımız proje ile dünyaca ünlü ePals denilen, 200’ü aşkın ülkedeki okulları biraraya getiren bir eğitim portalından, Teacher Teamwork-Collaboration Award (Öğretmen Takımçalışması-İşbirliği Ödülü) aldık. Aşağıdaki linkten bu ödülü görebilir, proje ile ilgili ayrıntılı bilgiye ulaşabilirsiniz.

http://www.epals.com/projects/info.aspx?divid=TeacherContest2010-Results

Dünyanın çeşitli yerlerindeki okulları ve eğitim sistemlerini hem bizzat giderek, hem de internet vasıtasıyla tanıma imkanım oldu. Bir öğretmen olarak diyebilirim ki, çocuk her yerde çocuktur. İtalya’daki de aynı şeyi yapar, Ürdün’deki de, Yeni Zelanda’daki de. Aynı şeye gülerler, benzer şekilde oynarlar. Acıkırlar, ağlarlar, oyun oynarlar. Bizler, yani öğretmenler, bu çocukların hayatlarını olumlu yönde geliştirebilecek insanlarız. Onları sevgiyle, özgür düşünmelerine olanak vererek ve saklı kalan yeteneklerini ortaya çıkararak eğitmeliyiz. Teknoloji çağında artık en uzak yerler, evinizdeki bilgisayar yakınlığında. Bizler onların küresel düşünmelerini sağlamalıyız. Bizler ülkeler arasındaki barış köprüleri olmalıyız. Bizler bu mesleği sevmeli ve sürekli kendimizi yenilemeliyiz. Derse büyük bir heyecan ve hevesle girmeliyiz. İnanın öğrenciler bunu hissediyor. Sizin ne hissettiğinizi hemen anlıyorlar. Şu söz gerçekten çok doğru.

“Kendi durumunla ilgili her ne düşünüyorsan, karşındaki de seninle ilgili aynı şeyi düşünür.”

(Atlanta’yı size ileriki yazılarımda tanıtacağım. Merak etmeyin!)

İrem Ebru Gürsoy

Hakkımda Nilgun

blank
Sinop'ta yaşayan, Sinop'lu bir bayanım. Gezmeyi, yüzmeyi, konuşmayı, sosyal aktiviteleri çok severim. İnsanlara yardımcı olmak beni çok mutlu eder.Ve tam bir Sinop Aşığıyım. Bu kadar yeterli mi?)))

İlginizi Çekebilir

blank

İZLANDA HALK HİYAKELERİ..Ebruli Sayfalar

Merhaba Sevgili Nilgün’ün Günlüğü Okurları,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.