LİTVANYA (BÖLÜM 1).EBRULİ SAYFALAR..

Merhaba Sevgili Nilgün’ün Günlüğü Okurları,

 

Bu yazımda sizlere 2009 yılında gittiğim Baltık ülkelerinden biri olan Litvanya’dan bahsetmek istiyorum.

Toplam nüfusu 3.2 milyon, yani bizim İzmir’den biraz daha az insan yaşıyor bu ülkede. 2008 yılında Gina adında Litvanyalı bir arkadaşım İstanbul’a ilk geldiğinde, İstanbul’un büyüklüğünden o kadar etkilenmişti ki, “İnanamıyorum, bizim Litvanya’dan kat kat büyük bir şehir” demişti.

Kapladığı alan bizim Marmara Bölgesi’yle aynı olan ve şimdi küçük bir ülke olan Litvanya, tarihte çok daha büyük bir alanı kaplıyormuş. 14. yy sonlarına kadar içinde Beyaz Rusya, Ukrayna, Polonya ve Rusya’nın bir kısmını içinde barındırarak, Avrupa’nın en büyük ülkerinden biriymiş.

Litvanya’da ilk yaşayan insanların kayıtları İ.Ö. 10. milenyuma kadar dayanıyor. Daha sonra İ.Ö. 3. ve 2. milenyumlarda buraya yerleşen insanlar Baltık kabilelerini oluşturmuşlar. 1263’e kadar pagan olan Litvanya, Haçlı Seferleriyle Hristiyan olmuş.

Yakın tarihinden de biraz bahsetmek gerekirse, 1. Dünya Savaşı’ndan sonra, Litvanya, 1918 yılında bağımsız bir devlet olduğunu ilan etmiş. 1940’da Sovyetler, daha sonra Almanlar tarafından işgal edilmiş. 1944’de tekrar Sovyetler tarafından işgal edilmiş ve 1990 yılına kadar Sovyetlerin himayesi altında kalmış. Şu anda hem NATO hem de Avrupa Birliği üyesi olan bir ülkedir.

Uçağım Vilnius Havalimanı’na doğru alçalmaya başladığında o kadar nefes kesici bir manzarayla karşılaştım ki, size anlatamam. Heryerin alabilidiğine ağaç, göl ve akarsularla dolu olduğu, yeşilin binbir tonuyla süslenmiş, yeryüzü cenneti olan bir yere geliyordum. Bu hayranlığımı da daha sonradan öğrendiğim bir bilgiyle de desteklemiş oldum. Gerçekten de Litvanya’nın, Guinness Rekorlar Kitabı’nda, Avrupa Coğrafya Merkezi olarak ünvan aldığıdını öğrendim.

Eğer doğa fotoğrafları çekme merakınız varsa, albumünüzde Litvanya resimlerinin olmaması büyük bir kayıp olur. Buraya gelmeden önce fotoğraf makinanınızı hazırlayın, hafıza kartını boşaltın ve ek hafıza kartı getirin. Çünkü her an her yerin fotoğrafını çekmek isteyebilirsiniz.

Litvanya’ya gidecekseniz öncelikle turunuza başkent Vilnius’dan başlamanızı öneririm. Adını Vilnia Nehri’nden alan Vilnius, Litvanya’nın en büyük şehridir. Barok ve Gotik tarzda yapılmış birçok tarihi yapı bulunmaktadır.

blank

1409 yılında inşa edilmiş Gediminas Kulesi, adını Grand Dük Gediminas’tan almıştır. Bu kuleye çıktığınızda şehrin mükemmel panoramasını görebilirsiniz.

Şehrin ana meydanında bulunan ve diğer binalara göre oldukça yeni sayılan 19. yyla ait Vilnius Katedral’i ve çan kulesi, birçok etkinliğe ev sahipliği yapmaktadır.

Gotik tarzda ve ahşaptan yapılmış ünlü St. Anne kilisesini ziyaret etmenizi de şiddetle tavsiye ederim. 1419’da yanmış ve tekrar yapımı 1500 yılına kadar devam etmiş.  Dış cephesinde geleneksel Gotik unsurlar taşıyan ve kendine özgü kemerler bulunan, simetrik ve karesel öğelerle dolu muhteşem bir mimarı yapıdır bu kilise. Dışının tam tersine, içi ise Barok tarzda süslemelerle dekore edilmiştir. Ünlü Napoleon Bonaparte 1812’de buraya geldiğinde bu yapıya öyle hayran kalmış ki, “Keşke bu kiliseyi avucumda Paris’e, evime, götürebilseydim.” demiş.

Vilnius’un bu tarihi yapılarla dolu eski bölgesinde daha birçok muhteşem binalar bulunmaktadır. Bu alan da zaten UNESCO’nun Dünya Mirasları Listesi’nde 1994 yılında yerini almış olup, bir çok turisti buraya çekmektedir.

Eğer su sporlarıyla biraz ilgiliyseniz, çok profesyonel olmanıza gerek yok ama sizi unutamayacağınız bir maceraya davet etmek istiyorum. Vilnius’a birbuçuk saat uzaklıkta bulunan ve Letonya sınırında olan Ignalina şehrinde kano yapmanız ve buranın doğasını daha yakından görmeniz için bundan daha mükemmel bir fırsat olamaz. Bunun için buraya yazın gelmenizi tavsiye ederim. 14 km uzunluğunda olan Strove Nehri, yavaş akan ve derinliği yarım metreyle 2 metre arasında değişen suyuyla size mükemmel bir kano yapma keyfi verecektir. Biraz kürek çekmeyi biliyorsanız, hiç zorlanmazsınız. Bilmiyorsanız da önemli değil, orada deneme yanılma yöntemiyle öğrenebilirsiniz. Benim tavsiyem bu 14 km nehri 2 günde ve kamp kurarak geçirmeniz olacaktır. Günde 4 kere mola vererek yapmanız adrenelanizi normal boyutta muhafaza edecek ve kano keyfini doya doya çıkarmanızı sağlayacaktır. Korkmayın ben kamp yapamam diye. Çünkü nehir boyunca karşınıza ahşaptan yapılmış minik otel evler çıkacaktır. Gözünüze kestirdiğinizi seçin. Fotoğraf makinanızı su geçirmez bir malzemenin içinde saklamayı da unutmayın. Adını Ignas ve Lina adlı iki aşıktan alan Ignalina şehri, size aslında tüm Litvanya’yı bütün güzelliğiyle anlatabilir.

Litvanya’yı anlatmaya bir sonraki yazımda devem edeceğim. Tekrar görüşmek dileğiyle …

Hakkımda Nilgun

blank
Sinop'ta yaşayan, Sinop'lu bir bayanım. Gezmeyi, yüzmeyi, konuşmayı, sosyal aktiviteleri çok severim. İnsanlara yardımcı olmak beni çok mutlu eder.Ve tam bir Sinop Aşığıyım. Bu kadar yeterli mi?)))

İlginizi Çekebilir

blank

İZLANDA HALK HİYAKELERİ..Ebruli Sayfalar

Merhaba Sevgili Nilgün’ün Günlüğü Okurları,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.