Bogense, Danimarka..Ebruli Sayfalar..

Merhaba Değerli Nilgün’ün Günlüğü Okurları,

 Bu yazımda sizlere, Norveç’in güneyinde, İsveç’in güneybatısında yer alan Danimarka’nın Funen Adası’nda bulunan küçük bir kasabadan, Bogense’den bahsetmek istiyorum.

Danimarka büyük bir yarımada olan Jutland ve birçok adadan oluşmaktadır. Bu adalar başlıca, başkent Kopenhag’ın bulunduğu Zealand, Bogense’nin bulunduğu Funen, güneyde bulunan Lolland ve Falster ve İsveç’in güneyinde olan Bornholm’dür.

Geçtiğimiz yıl kış ayında gittiğim Danimarka, tahmin ettiğim gibi çok soğuktu fakat havasıyla ters orantılı olarak insanlarının bu kadar cana yakın ve güler yüzlü olabileceğini hiç tahmin etmiyordum. Bilet gişesindeki, marketteki ve hatta yoldan geçen insanların, birşey sorulduğunda bu kadar ilgili ve nazik olabileceklerini hiç düşünmezdim. Bu ülkeye geldiğinizde gerçekten yol ararken ve birşey almaya çalışırken size bütün insanlar yardımcı olmaya seferber adeta.

İstanbul’dan Kopenhag havaalanına geldikten sonra eğer Kopenhag’ı gezmeyecekseniz hemen havaalanının altında sizi tüm ülkenin önemli noktalarına hatta İsveç’e bile götürecek bir tren istasyonu var. Bagajınızı kaptığınız gibi tren gişelerine gidip, biletinizi alabilirsiniz. Evet adalardan oluşan bu ülkenin her bir yerine trenle seyehat edebilirsiniz. Nasıl mı? Danimarkalılar bu adaların her birine rahatlıkla ve hızlı bir biçimde seyehat edebilmek için, denizin altından tren yolu tünelleri döşemişler. Oldukça heyecan verici değil mi? Yalnız denizi göremiyorsunuz. Sadece karanlık bir tünelin içinden geçiyorsunuz. Ben de Funen Adası’nda bulunan ve Bogense’ye en yakın olan Odense şehrine bir bilet aldım. Yaklaşık 2 saat süren tren yolculuğumda ve havaalanında da dikkatimi çeken şey ise insanlar ya hep kitap okuyorlar – bu zaten çok ilginç değil – ya da iskambil kağıdı oynuyorlardı. Danimarkalılar gerçekten hem okumayı, hem de kağıt oyunları oynamayı çok seviyorlar.

Danimarka’da İ.Ö. 12.500 yılından beri insan yaşamaktadır. Romalılarla ticari ilişkilere girmişler ama Kelt kültürünün büyük etkileri görülmüş. 8inci ve 10uncu yy.lar arasında Danimarkalılar Vikingler olarak biliniyordu. Norveç ve İsveç’i işgal eden Vikingler, buraları kendi kolonilerine katmışlar. 9uncu yy.da İzlanda’yı ve yol boyunca tüm adaları keşfeden Vikingler, aslında Amerika’yı ilk keşfeden Avrupalılardır.

Gelelim Bogense şehrine. Funen Adası’nın kuzeybatısında bulunan deniz kenarında kışın nüfusu 2000 civarında olan bu şehre yerli turistler yazın akın etmekte. Bogense Hotel adında tek bir otele sahip olan şehirde ise turistler karavanlarda kalıyorlar.

Bogense’ye kışın gittiğim için tam bir hayalet şehirle karşılaştım. Sokaklarda in cin top oynuyordu adeta. Doğru düzgün araba geçmediği gibi yolda sadece birkaç insana rastladım. Ama sizin için güzel fotoğraflar çekebildim. Bir yandan da hava aşırı derecede soğuk olduğu için ellerim fotoğraf çekerken çok üşüyordu; sırf bu yüzden sürekli eldivenlerimi giydim ve fotoğraf çekeceğim zaman çıkardım.

Engellilerle ilgili bir fizibilite ziyaretine gittiğim Bogense şehrinde, 18 yaşını bitirmiş özellikle zihinsel engelliler için bir tesis bulunmakta. Aileler engelli çocuklarını eylül ayında buraya bırakıyorlar ve yazın alıyorlar. Tabi ki tatillerde ailelerinin yanlarına gidiyorlar. Bu tesiste onlara tek başına yaşayabilmeleri, yemek pişirmeleri, yolda trafik ışıklarının olduğu yerde yürüyebilmeleri, alışveriş yapmaları, çeşitli el becerileri ve hobiler öğretiliyor ve bütün bu masrafları devlet karşılıyor. Yani aileler bunun için herhangi bir para vermiyor.

Oraya gittiğimde denizde hiç bir kıpırtı olmadığını fark ettim. Daha sonra anladım ki, sahil boyunca deniz donmuştu. Denizin üstünde martılar yürüyorlardı. Ellerimin gerçekten çok üşümesinin bir sebebi vardı.

Kışın o kadar olmasa da Bogense’de yazın yapılabilecek bir çok aktivite var. Castor denilen ahşap bir gemiyle yakınlardaki adalara yolculuk yapabiliyorsunuz. Aslında “Korsan Gemisi Castor” lakaplı bu geminin bütün mürettabatı korsan. Macera severlere duyurulur.

Eğer doğa yürüyüşünü seviyorsanız Bogense’nin kuzey doğusuna düşen Æbelø Adası’na yapılacak bir yolculuk tam size göre. Adaya tek ulaşım yaya olarak yapılıyor. Çünkü etrafındaki su çok sığ. Adaya toplam yürüme mesafesi 4 km. 1.5kmsi suyun üstünde yapılıyor. Adanın da etrafını gezmek isterseiniz 7 km. Yalnız gelgit saatlerini önceden öğrenip, ona göre yolculuğa başlamanızda fayda var.

Denizkızı Elle heykeli ise uzağından ve yakınından geçen tüm denizcileri Bogense Marinası’ndan selamlıyor. Bogense Marinası binlerce turist denizcinin uğrak yeri. Funen Adası’nın en büyük marinası plajla eski limanın arasında bulunup, içinde çok sayıda kafeterya, dükkan ve restoran bulundurmakta. Funen Adası’ının kuzeyinde Danimarka’nın en güzel plajları bulunmakta olduğu orada bulduğum turist rehberi kitabında yazıyordu. Özellikle çocuklu ailelerin hoşça vakit geçirebilecekleri, oyunlar oynayıp, piknik yapıp, güneşlenebilecekleri bir yerdi gerçekten. Tabi kışın gittiğim için yazın buranın insanlarla dolu olduğunu hayal etmek benim için çok güçtü. Ama elimdeki resimler öyle olmadığını gösteriyordu.

Bogense’nin orjinal evleri yarı keresteden yapılmış ve en fazla iki katlı. Şehrin merkezinde yürüdüğünüzde zaten bunu fark edeceksiniz. Şehir binası da aynı tarzda yapılmış. Burada tek yüksek şey, şehrin eski su kulesi.

Dünyanın en gelişmiş 7inci ülkesi olan Danimarka, oldukça pahalı bir ülke. Eğer bu ülkeyi gezmeyi kafaya koyduysanız, lütfen epey bir parayı gözden çıkarın. Dışarıda yemek yemek oldukça lüks. Bir şişe yeni tarihli şarap restoranda yaklaşık 40 Avro. Kopenhag’dan Odense’ye tren 45 Avro. Gerisini siz hesap edin.

Kopenhag’ı dönüşte gezebildim. Fakat çok fazla vaktim yoktu. Buranın limanı görülmeye değer bir yer. Kopenhag Limanı, Avrupa’nın en gözde gemi seyehatı yapılacak yeri ünvanını 5 yıl üst üste aldığı için 2008’de World Travel Ödülü’nü almış. Tabiki limanın içindeki deniz de donmuştu ben oraydayken. Hatta insanlar bu buzun üstünden bisikletle geçmişlerdi. Çünkü buzun üstünde bisiklet izleri vardı. Bir de şehrin diğer bir kıyısında da başka bir deniz kızı heykeli var. Gelmişken burayı da görmenizi tavsiye ederim. Kanallardan oluşan bu başkent aslında iki büyük ada üzerine kurulmuş. Kanallardan oluşan şehirlerde gezmek bana gerçekten büyük keyif verir.

Kopenhag’da görülmesi gereken önemli yerlerden biri de Amalienborg Sarayı. 18inci yy.la ait bu sarayda Danimarka kraliyet ailesi yaşamakta. Ama etrafında gezinip fotoğraf çekmenizin hiç bir sakıncası yok. Oteller size çok pahalı gelirse, şehrin merkezinde öğrencilerin kaldığı bir hostelde kalabilirsiniz. Ücrete kahvaltı dahil. Ama kahvaltıda çok fazla seçeneğiniz yok.

Danimarka’dan dönerken, hiç de ucuz olmayan Viking magnetlerinden hatıra diye alabilirsiniz. Carlsberg ve Tuborg birer Danimarka birası olup, dünya çapında üne sahiptir. Danimarka’ya gittiğinizde bunlardan her yerde görebilirsiniz. Bu biralara ek olarak Odense birası da ülke çapında ün yapmış durumdadır. Biradan başka genellikle likör tarzı içkiler de Danimarkalıların hoşuna gidiyor. Yalnız bu likörlerde alkol oranı oldukça yüksek. Eğer siz de bunların tadına bakmak isterseniz, marketlerden daha ucuza alabilirsiniz. Danimarka’da Krona geçiyor. Avro da kullanılıyor tabi ki. Ama yine de elinizde Krona bulunmasından zarar gelmez. 1 Avro yaklaşık 7.50 Krona. Ama bu sizi yanıltmasın. Herşey bölünüp çıkartılıp toplanınca çok pahalıya geliyor.

Yine bir yazımın sonuna geldim. Umarım yaşadıklarım ve öğrendiklerim sizde uzaklara gitme isteği uyandırmıştır. Bende bu istek hiçbir zaman bitmiyor. Yine dünyanın başka bir şehrinden görüşmek dileğiyle…