Avrupa’da Üç Başkent “Prag, Viyana, Amsterdam”..Ebruli Sayfalar…

Sevgili Nilgün’ün Günlüğü Okurları,

Yurtdışı seyahatlerim hep iş amaçlı olduğundan dolayı, gittiğim yerleri bir turist olarak gezemiyorum. Buralarda geçirdiğim zamanımın büyük çoğunluğunu yaptığım işe ayırdığımdan dolayı ne yazık ki tam anlamıyla da göremiyorum. Ama gittiğim yerlerde yaşayan yerli halk olan ortaklarımdan bu şehirlerle ilgili epey bir birikime sahip olabiliyor ve görülmesi gereken en önemli yerleri gezebiliyorum. Bu yüzden size gezmek için kısa bir süre vakit ayırdığım bu üç başkent ile ilgili az da olsa bilgi vermek istiyorum.

Prag

Prag: 2010 yılında Prag’a bir haftalık eğitim kursu için gitmiştim. İnanmayacaksınız ama Prag’ı sadece yarım gün gezebildim. Çok yoğun bir programın ortasında yarım günlük bir mola gerçekten çok iyi gelmişti.
1 milyon civarında nüfusu olan Prag, Gotik ve Rönesans mimarisiyle gerçekten bir masal şehrini çağrıştırıyor. UNESCO’nun dünya mirasları listesinde yer alması da hiç şaşırtıcı değil. Vlatva Nehri’nin iki yakasını birbirine bağlayan birçok köprü bulunmakta. Bu köprülerden en ünlüsü Taş Köprüsü ya da Prag Köprüsü. Eski adıyla da Charles Köprüsü. Şehir merkezini Prag Kalesi’ne bağlayan bu köprüde harika heykellerle karşılaşacaksınız. Prag Kalesi, St. Vitus Katedrali, Bridge Towers, Prag Astronomik Saati, Dancing House ve tüm güzel sokakları görülmesi gereken yerler arasında.
Prag’a gelmişken, eğer kış ise sıcak şarap içmenizi tavsiye ederim. Buradaki restoranların çoğunluğu Ortaçağ’ı anımsatıyor ve garsonlar şövalye kostümleriyle sizleri kapıda karşılıyor. İçinde zencefil, kimyon ve daha birçok baharatın ve bitkinin olduğu Becherovka’dan tatmadan asla dönmeyin.

Viyana

Viyana: 2012 yılının Noel zamanında gittiğim Viyana’yı gezmek için sadece 5 saatim vardı! Çünkü akşam 5’te kalkacak olan Maribor’a bir tren biletim vardı.
Valizimi tren istasyonun emanet dolaplarına koydum. Bu dolaplara eğer eşya bırakacaksanız, yanınızda muhakkak cent olması gerekiyor. Eğer centiniz yoksa, gidip dükkanlardan bozdurma gibi bir şansınız yok. İllaki de alışveriş yapmanız gerekiyor. Çünkü kimse kasasını alışveriş yapmadan açmıyor. Bu yüzden yanınızda cent bulundurmaya bakın.
Sonra Viyana şehir haritanızı alın ve yola koyulun. Abartmadan söylüyorum. Neredeyse her 10 adımda bir yanınızdan Türkçe konuşan biri geçecek Viyana sokaklarında. Gerçekten çok sayıda Türk bulunuyor güzel Viyana’da.
Yaklaşık 2 milyon insanın yaşadığı Viyana’nın şehir merkezi UNESCO’nun Dünya Mirasları Listesi’nde yerini almış. City Hall, Schönbrunn Sarayı, St. Stephen Katedrali, Kunsthistorisches Müzesi, Hundertwasserhaus başlıca görülmesi gereken yerler arasında.
Viyana deyince aklıma 1995 yapımı başrollerini Ethan Hawke ve Julie Delpy’nin paylaştığı Before Sunrise filmi geliyor. Film Viyana’da geçen bir aşk hikayesini anlatıyor ve Viyana’nın tüm güzelliğini harika bir romantizmle bütünlüyor. Viyana’ya gidemeseniz bile bu filmi seyretmenizi öneririm.
Buraya gelmişken muhakkak faytonların resimlerini çekin ve pahalı olsa da güzel Avusturya çikolatalarından alın.

Amsterdam: 2011 yılının temmuz ayında Amsterdam’ı gezmek için sadece bir günüm vardı.
Bir hafta boyunca Utrecht’de yağmur yağdıktan sonra Amsterdam’a geldiğimizde şaşırtıcı bir şekilde güneş açtı.
12ini y.y.da küçük bir balıkçı köyü olan Amsterdam, günümüzde Avrupa’nın en önemli finansal merkezi durumunda. Dünyaya hükmeden – Philips, ING Bank vs gibi – dev şirketlerin genel merkezleri burada bulunmaktadır.
Kanalların süslediği bu güzel şehir, 2010 yılında UNESCO’nun Dünya Mirasları Listesi’nde yerini almış. Amsterdam’da görülmesi gereken yerlere gelince, Amsterdam Kraliyet Sarayı, Van Gogh Müzesi, daha önceki yazılarımdan Süper Kadınlar Yazı Dizimi takip edenler varsa Anne Frank’in Naizlerden saklandığı Anne Frank’in Evi ve Vondelpark gezilebilir.
Hollanda gerçekten özgürce yaşayanların ülkesi. Bizim ülkemize göre yasak olan şeyler burada gayet yasal. Mesela, Cannabis Kahve Evleri. Buralarda kahve ve yiyeceklerin satılmasının yanı sıra içinde çok az miktarda uyuşturucu bulunan Marihuana ürünleri de satılmaktadır.
Herkesin bildiği Red Light Street’e de yolum düştü. Hollandalı arkadaşım buranın bir ticaret merkezi olduğunu, Amsterdam’a gelen her turistin buraya uğradığını, buradaki ticarete katılmasa da en azından resim çektiğini söyledi. Bilmeyenlere söyleyeyim, Red Light Street, hayat kadınlarının çalıştığı, vitrinlerde her yaştan bikinili kadınların durduğu, sex shopların da bulunduğu birkaç caddeden oluşan ve Amsterdam’ın göbeğinde bir merkez.
Amsterdam’da caddelerde satılan ekmek arası çiğ ringa balığından yiyebilirsiniz. Ben vejetaryen olduğum için bu balığın tadını bilmiyorum ama Hollandalı arkadaşım çok lezzetli olduğunu söyledi. Amsterdam’da her şey pahalı ama gelmişken küçük Heineken birasına 5 Euro vermeye hazırlıklı olun.

İrem Ebru Kuru

Hakkımda Nilgun

blank
Sinop'ta yaşayan, Sinop'lu bir bayanım. Gezmeyi, yüzmeyi, konuşmayı, sosyal aktiviteleri çok severim. İnsanlara yardımcı olmak beni çok mutlu eder.Ve tam bir Sinop Aşığıyım. Bu kadar yeterli mi?)))

İlginizi Çekebilir

blank

İZLANDA HALK HİYAKELERİ..Ebruli Sayfalar

Merhaba Sevgili Nilgün’ün Günlüğü Okurları,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.