Yine İrlanda!…Ebruli Sayfalar…

Merhaba Sevgili Nilgün’ün Günlüğü Okurları,

Bir seminer için ikinci kez İrlanda’ya gittim. Daha önceden sizlere İrlanda ile ilgili iki bölümden oluşan yazımı paylaşmıştım. Ama şimdi farklı olarak anlatabileceğim başka konular olabileceğini düşündüm.

Öncelikle Dublin’de yapılması gerekenleri kısaca hatırlatayım.

Dublin Kalesi, 13. yüzyılda Kral John için Anglo-Normanlar tarafından yapılmış. En alt katında Viking Çağı Duvarları bulunuyor. Günümüzde ise çeşitli organizasyonlar için kullanılıyor ve turistlerin ziyaretine açık.

St. Stephen’s Green Park, Liffey Nehri’nin güneyinde bulunuyor. Burası şehrin ortasında doğayla baş başa kalınacak çok güzel bir park. Sıcak günlerde halk tarafından güneşlenmek için de kullanılıyor.

Alışveriş için ideal bir yer Dublin. Bazı ürünler Türkiye’dekilerden çok daha ucuz. Örneğin; spor ayakkabıları, ev dekorasyonları vb. Primark ve Penny’s alışveriş yapılabilecek mağazalardan bir kaçı. Ayrıca Leffey Nehri’nin güneyinde bulunan Grafton Caddesi’nde de alışveriş çılgınlığına kapılabilirsiniz.

The Church, adına bakıp bir kiliseye gideceğinizi zannetmeyin. Burası aslında bir bar. 1964’te kapanana kadar St. Mary Kilisesi imiş. Bu kiliseye, 1997’de John Keating adında bir adam satın alana kadar kimse sahip çıkmamış.  2005’den bu yana bar olarak hizmet veriyor. İçinde hala kilise öğeleri taşıyan çok ilginç bir mekân.

İrlanda deyince akla ilk gelenlerden birisi de İrlanda Viskisidir. Irish Whiskey Museum’da İrlanda’nın viski tarihini görmek için gidilebilecek ve değişik viskilerinden tadılabilecek bir müze.

Tiyatrolarıyla ünlü Dublin’den bir oyun izlemeden kesinlikle dönmeyin. Birçok tiyatro salonu bulunan Dublin’de ben seçimimi Gaiety Tiyatrosu’ndan kullandım ve “Matchmaker” (Çöpçatan) adlı oyuna bir bilet aldım. Oyunculuk ve senaryo gerçekten çok hoşuma gitti.  Bence, oyunlarda komedi türü, kaliteyi düşürmeye çok daha elverişlidir. O yüzden tiyatro oyunlarında komediyi pek tercih etmem. Fakat kaldığım hostele yakın olduğundan dolayı Gaiety Tiyatrosu’nda oynanan, türü komedi olan bu oyunu izledim ve hiç pişman olmadım. Bizim Devlet Tiyatrolarımızın kalitesinin, Dublin’deki tiyatrolardan kesinlikle aşağıda olmadığını da buradan söylemek isterim.

Son olarak Temple Bar’ı tekrar anlatmadan bitirmeyeceğim. Öncelikle Temple Bar, Liffey Nehri’nin güneyinde Tritinity College’in kuzey batısında bir bölge. Dublin şehrinin duvarları dışında kalan bu bölge 17. yüzyıla kadar hiç kullanılmamış. Bu bölgeye eskiden “St. Andrews Parish” denilirmiş. Daha sonra Temple Ailesinin adını almış. Burada aynı adla anılan bir bar da var. Bar olan Temple Bar, 2002’den 2012’ye kadar Yılın İrlanda Muzik Pub’ı ödülünü almış.

Her gün canlı İrlanda müziği seansları yapılıyor. Ben gittiğimde Amerikan müziği çalıyordu. Bu yüzden sizin için bu bara girdiğimde Amerikan müziği çalınan bu videoyu çektim.

https://www.youtube.com/watch?v=9JaJlDtl6sc&feature=em-upload_owner

İrlanda’dan dönmeden iki kitap aldım: The Story of Ireland ve Lady Gregory’s Complete Irish Mythology. The Story of Ireland, eğlenceli bir şekilde İrlanda tarihini anlatan Brendan O’Brien tarafından yazılmış, Irish Book Award ve 2008’de Dublin Airport Authority Irish Children’s Book of the Year Award ödüllerini almış bir çocuk kitabı. Bu kitabı sizler için özetledim. Çok eğlenceli bulacağınıza eminim. Lady Gregory’s Complete Irish Mythology ise epik ve fantastik öğelerle İrlanda mitolojisini ve destanlarını yetişkinler için anlatan muhteşem bir eser. Sizler için bu kitabın “Tuatha De Danaan’ın Gelişi” adlı ilk bölümünü Türkçeye çevirdim. Bunu da beğeneceğinizi umuyorum.

Beni takip etmeye devam edin!

Ebru