Merhaba okuyucularım. Pazartesi akşamı saat 20.00 de başlayan yolculuğumuz, 21 haziran saat 3.00 de sona erdi. Allah’a şükür sağ sağlim güzel memleketimiz Sinop’a döndük.
Biliyorsunuz daha önce bahsetmiştim, bu tur Hayvanları Koruma ve Yaşatma Derneği, NP turla anlaşarak organize etmiş ben de bu sayfadan size duyurmuştum. Önce acaba bir otobüsü doldurabilir miyiz diye düşünürlerken, 2 otobüs dolmuş, bunun dışında gelen istekleri de geri çevirmek durumunda kalmışlardı.
Ben Sinop’tan kalkan bir tura, 17 sene sonra ilk kez katılıyordum. Aslında otobüsle gidileceği için hiç istekli olmasam da, arkadaşlarım da gidiyor diye katılmak istedim. Uçak seferleri Sinop’a konduğundan beri en uzak arabayla gittiğim yer Sinop -Samsun olmuştu.Çünkü belimin ve hareketsizlik kalmaktan dizimin ağrıyacağını düşünüyor için için korkuyordum.
Ben dernekteki arkadaşlara yakınım, misafirler rahat etsinler diye koltuk numaralarının çekilişine katılmamış, en arkadaki koltuklarda seyahati seçmiştim. 42 numaralı koltuğuma oturduğumda ,dakka bir gol bir, koltuğum arkaya 170 derece yattı ve yatış o yatış ,birdaha da doğrulamadı.)))))Dolayısıyla ben yatarak seyahat ettim. Vallahi herşeyde vardır bir hayır diye doğru diyorlar. Yatarak geçe yolculuğu yapmam, hem belime, hem de ayağıma iyi geldi.))))Fakat maalesef, ilerleyen saatlerde yağan şiddetli yağmur sebebiyle bazı koltukların üstlerinden yağmur suları akmaya başladı. Hatta rehber, bizim dam akıyor diye espiri bile yaptı.Yolcularımız cam perdelerini kullanarak yağmuru engelleme çalıştılar bazıları naylon poşet geçirdi başlarına,sırtlarına.En arkada 4lü koltukda oturan arkadaşlarımız motorun yaydığı çöl sıcakları yüzünden havale geçireceklerdi.Ön koltukdakiler, kutup soğuklarını yaşarken, arkadakiler, çöl sıcaklarıyla mücadele ediyorlardı. Ama buna rağmen gülümsemeyi başardık. Ben hep Hindistan seyahati yaptığımı veya Tanzanya’ya gittiğimi hayal ederek geçirdim vaktimi. Allah’tan çok samimi arakadaşlarımdan bir kısmıda aynı otobüsteydi de,içinde bulunduğumuz trajediyi, komediye dönüştürmeyi başardık.)))
Karadeniz Sahil yolu harika olmuş, vallahi 42 numarada bile otobüs hiç sallanmadı, yağ gibi kaydı. Bu da bana bir Karadeniz turuna karadan katılabileceğimin sinyallerini verdi.
Batum’a geldiğimizde saat 7.00 ye geliyordu. Kapıda işlemlerimizi yaptırdık.Bize pasaport gerekli değil dediler, ama eğer pasaportunuz varsa daha fazla içiki alınabileceği söylendi sonradan(ne derece doğru emin değilim). Aramızda babasıyla seyahat eden 18 yaşından küçük bir delikanlı, annesinin muhakemetini gösteren belgesi olmadığı için sınırdan içeri önce alınamadı.Neyse noterden çıkarılıp, fakslanan evraklarla geçde olsa aramıza katıldılar. Sakın olaki aklınızda olsun,18 yaşından küçükler için anne ve babalarıyla birlikte seyahat etmiyorsa,sınırda sorun çıkıyor,içeri girmeleri engelleniyor.Eğer ebeveyn onaylı yurt dışı pasaportları varsa buda yeterli oluyormuş. Bu konu aklınızda bulunsun.
Girişteki Türk Free shope’ından birkaç şey aldım. Çıkışta valizlerinizi alıp yürüyorsunuz, aşağı yukarı 200 metre kadar mesafeyi yürüyerek geçiyorsunuz, yine giriş işlemi yapılıyor.
Otelimize gitmeden bir yerde sabah kahvaltısı yaptık, yanımıza aldığımız yiyeceklerimizi paylaşarak yedik.Ve o külüstür otobüsümüzün yerine, televizyonlu çok daha düzgün bir otobüs geldi, yolculuğumuza onunla devam ettik.Şirketin bize açıkladığı, o anda belgeli düzgün otobüs bulamdıklarından ilk otobüsü kiralamaya mecbur kaldık oldu.
Sonra şehir turu yaptık. Upuzun, sahili var. Çok temiz bir şehir. Girişteki birçok ev çok eski yapılardı, bunların arasında çok modern yapıları da var. Bunlardan biride Adliye Sarayı. Ters dönmüş ,şişe görünümünde. Sherton Oteli, Üniversitesi, alfabelerine verdikleri önemi gösteren bir binaları,ters dönmüş ev görünümündeki yapılarıyla entEresan mimarisi de vardı.Sahilde yürüdük. Bisiklet yolları ve yine İspanya’da gördüğümüz gibi,bisikletler kilitlenerek kenarlarda duruyordu.Özel bisiklet yolunun olması çok güzel. Keşke burada da olsa, belki kullanım artar da trafik azalırdı.
Terasının bazı yerleri camla kaplı (alttan denizi görebiliyorsun) bir restutranda bir şeyler içtik.
Sonra öğle yemeğine gittik.Mercimek çorbası çok güzeldi. Birde değişik mantı gibi bir hamur işi yemekleri var son anda gördüğüm için yiyemedim.Bizim mantımız dan çok büyük bohça şeklinde bir şeydi.Kiliseye gittik, bir meydanda gelin ve damat poz veriyorlardı. Beraberce fotoğraf çektirdik.
Saat 15.00 gibi otelimize geldik.
Otelimiz sanıyorum 8 katlıydı. Kapıda düzensizlikten epey hengame yaşandıysada, nihayetinde hepimiz yerleştik.2 çift başka bir otele yerleştirildi. Onlarda otellerinden memnun kalmışlar.
Bizim odamızda güzeldi.Yataklar tertemizdi.Akşam yemeği otelin resturanında oldu. Her ne kadar büyük olsada 84 kişiyi yerleştirmek çok zor oldu.Kafkas gecesi yapıldı, dans gösterilerini izledik.
Yemek sonrası yürüyüşe çıktık.Gece dışarısı çok daha kalabalıktı.Çok ışıklıydı ve en dikkatimi çekende ışıkların müzikle şekillenmesi oldu.
Otele döndüğümüzde saat bizim saatimizle 24 olmuştu. Onların saati 1 saat ileri bizden ve günün yorgunluğunu hemen yatıp uyuyarak attık.
(arkası daha sonra)