Sabah 9.15 de tur arkadaşlarımızla buluşup, Cadiz Limanında bekleyen otobüsümüze bindik.Ve 2 saatlik bir yolculuktan sonra Sevilla’ya vardık. Sabah erken saatlerde oldukca sis vardı, etraf görünmüyordu, neyse ki Sevilla’ya yaklaştığımızda sis kalkmıştı. 51.Paula Rahibeler Manastırına gittik. Çok görkemliydi. Manastırın önünde bir göl oluşturulmuş ve göl üstünden geçen köprülerle çok muhteşem duruyordu. Yine bu gölde tekneyle dolaşılabiliyordu. Çok kısa süremiz olduğu için, sanki uçarak dolaştık manastırı. Oradan, Muvahhit’ler döneminden kalma eski Ulu Camii’nin yerine 15.yy da inşa edilmeye başlanan katedral,Arap gotik ve rönesans tarzı sarayların yan yana yükseldiği krallık malikanesi Alcazar Sarayının önünden geçtik.
Eski mahallelerin arasında dolaştık. Yollar cok dardı,iki ev arasındaki mesafe 1 metre desem,abartmamış olurum inanın. Tamamıyla turistlik bir yer.Devamlı tur otobüsleri gelip gidiyordu. 200 yıllık ağaçları gördük. Çok büyük gövdeleri vardı.
Bu arada İspanyol’la rda bisiklete çok biniyorlar,özel bisiklet yolları ve yine bisikletlerini kilitliye bilecekleri özel sistemler var yollarda.
Sonra rehberimiz 1,5 saat serbest zaman verdi bize. O süre içinde hediyelik dükkanlara baktık. Bu arada yelpaze , magnet ve anahtarlık aldık.
Gitmeden önce bize İspanya’nın tapaslarının ve paella sını tatmadan gelmeyin demişlerdi, bizde bu serbest zamanda, turistlerin çok yoğun olduğu bir resturana gidip tapas ve paella denedik.Tapas İspanyolların mezelerinin adı.Doğuşu ile ilgili birkaç hikaye olsa da en kabul göreni şöyle: : Eskiden İspanyollar içkilerine sinek kaçmasını engellemek için şişelerinin ağızlarını ekmek dilimleriyle kaparlarmış. Barlarda bu ekmek dilimleri zamanla içkiyle birlikte, üzerine konulan farklı yiyeceklerle meze olarak servis edilmeye başlanmış. Bugün İspanyol mutfağının en önemli lezzetlerinden biri olan Tapas, İspanyolların yaşam stilinin bir parçası olmuş durumda.Bizde bir çeşit isteyip denedik. arkadaşlarım beğendi, ben sevmedim. Soğuk bir mezeydi, kaşıkla ikram ettiler.
Ardından paella istedik. Paella, İspanya’nın doğusunda bulunan Valensiya (Valencia) bölgesine mahsus, tavada yapılan bir pilav çeşidi. Paella ismi Valensiyaca veya katalanca dilinde bir çeşit tava manasına geliyormuş. Paella hafta sonu veya önemli aile eğlencelerin de yapılırmış. Bütün özelliği Çam fıstığı veya Badem ağacının odunlarından hazırlanan ateşin üstüne yerleştirilen çok geniş ve dökme tava da yapılması. Paellanın içine konan malzemelerden dolayı çok ağır bir yemek olması sebebi ile İspanyollar daima paella yemeğini öğlen yemeği olarak hazırlarlarmış. Hakiki Valensiya paellasının içine deniz mahsulleri konmazmış. Deniz mahsulleri ve balık konması turistlere yapılan paella yemeği ile ortaya çıkmış.
Tapas’I değil ama Paellayı sevdim. Bizimki deniz mahsülleriyle yapılmıştı.15 dakika pişmesini bekledik.Böylece ünlü paellasını ve tabas ını tattık İspan’yanın.)))
İspanyollar çalışmaya sabah 10.00 da başlıyorlarmış.46 milyon nüfusu varmış.Halkın %96sı katolikmiş. Sevilla’da boğa güreşleri yapılıyor,arenalar açık.Türkiye ve Yunanistan ‘dan sonra, kuzu yiyen 3. ülkeymiş.Bu arada bazı resturanlarda kurutulmuş domuz butları asılıydı.
İlk darphanelerden biri Sevilla’da kurulmuş.Sevilla’nın nüfusu1,5 milyonmuş.
Sevilla’dan döndükten sonra, Cadiz’de bir şehir turu yaptık ve gemimize saat 17.30 da geldik.
Birer kahve içtik gemide, sonrada akşam yemeği için hazırlandık. Erken çıktığımız için önce tiyatro salonundaki showlari izledik.Sonra da yemeğe gittik.
Yemeğimiz çok geç saatte ama, masa arkadaşlarımız çok iyiler. Yarın , Lizbon’da olacağız. Görüşünceye kadar hoşçakalın.