NİLGÜN'ÜN GÜNLÜĞÜ – SİNOP AŞIĞI 
Yazılarımda iki gündür Sinopta misafir Danimarkalı aileden bahsetmiştim. Bugün onları uçakla yolcu etmeye gittik. Çünkü onlar çok prensip sahibi insanlar tam 25 yıldır Sinop Birlik’le gidip geliyorlar. Artık hepimiz yaşlanıyoruz, zamanlar değerli, uçak büyük nimet tabiî ki.İlk defa uçakla dönecekleri için çok sevinçliler. Son defa bol bol nefes alıyor, bu enerji bana yeter, temmuzda tekrar geleceğiz diyorlar.
Havaalanına giderken Akliman yoluna girdik, dolaştık, uçağın inişini izledik, fotoğraf çektiler. Yol boyunca hava durumuyla ilgili konuşurken, Akliman dalgalarını göstererek; Sinop’ta Radar varken, Amerikalılar burada sörf yapıyorlardı, diye anlatmaya başladım.. Sofy dedi ki; Kopenhag’da seni daha önce götürdüğümüz bir yer vardı, hatırlıyor musun? Orada dalgalar bizim ülkemizin yüzölçümünden büyük oluyor ve Danimarkalılar sörf yapıyor” diye anlatınca rüzgar çağrışım yaptı ve konu, Rüzgar Santraline geçtik anlamadan.
İlk defa 93 yılında uçağımız Kopenhag’a inişe geçtiğinde, kızım pencereden bakıp; “annecim, bu ülkeyi halılarla döşemişler diye bağırmıştı”bende sahi zannedip baktığımda şehrin muntazam yerleşimi, yeşilliklerinin çokluğuyla bu küçücük ülke inanılmaz güzeldi.Zaten parklarıyla ve kuleleriyle ünlü.Bizde olsa bu küçük ülkeye bu kadar yeşillik fazla derler ve betonlarla doldururlar.Asla izin yok.Topraklarında ot, süt, mantardan başka şey yetişmiyor ama refah düzeyi çok çok yüksek. Üçyıl önce tekrar gittiğimizde bu defa uçaktan baktığımızda Rüzgar santrallerine hayran olmuştum. Ülkem adına içim acıyarak bol bol resim çekmiştim.
Diyorlar ki; “Bizim devletimiz akıllı, bundan yararlanmasını bildi ve Rüzgar Santrali kurdu. Dünyanın en mükemmel santrali bizde, siz neden yapmıyorsunuz?” Ve türkçe olarak “bü akil yok, çok fena” diyor. Ahhh bizde akıl var, bilen var, çırpınanlar var fakat imkansız diyorum, “olamaz” diyor. Onlara ülkemizin politik durumunu izah etmek çok zor. 25 yıl önce çok daha zordu. Fakat şimdi internet sayesinde bütün dünya uyanıyor, gerçekleri, politik oyunları az da olsa anlıyorlar.
Nükleere hayır deyin, Rüzgar Santrali kurun diyor israrla. Diyorum ki; sizin haberiniz yok. Sinoplular artık Nükleerle uğraşmayı unuttu daha büyük tehlike geliyor diyorum. O nedir diye soruyorlar; Kömür Santrallerini anlatıyorum.
Yine Türkçe olarak: “Allah Allah, akil yok” diyor. Diyorum ki;
Biz ülke olarak hep cehennem ateşiyle oynuyoruz, elimizi kolumuzu emperyalist güçlere kaptırmışız, fabrikalar kapanmış, köyler boşaltılmış, politik çıkarlar uğruna vatanı feda etmişiz, şahsi çıkarlar uğruna milleti unutmuşuz, biz sizin gibi –sosyal demokrat- ülke değiliz diye anlatmaya çalışıyorum.Çok üzülüyorlar.Diyor ki;
“Sinop güzel, orman güzel, deniz-balık güzel, meyvalar güzel,insanlar çok iyi, her şey var çok güzel. Fanilalarımızı bile bile buradan alıyoruz, bizde pahallı sizde hem doğal hem ucuz. Her şey var. Yazık, üzüldüm diyor elinde Mavi Jeans paketlerini kırıştırarak.
Tekstilinde biteceği haberini veriyorum, kapalı fabrikaları gösteriyorum. Tek çalışma alanı TAŞ, inşaat diyorum. Millet hırsla taş diziyor, kahveden tarlalara kadar taşla uğraşıyor. Plansız, programsız, kültürsüz, mirasına sahip çıkmadan betonlarla örüyor etrafına bak diyorum. Çok çirkin, çok fazla, çok üzücü diyor.Sizler Danimarka gibi ülkede doğmakla şanslısınız bizim Atatürk’ten sonra belimiz doğrulmadı diye anlatırken uçağa binme vakti geliyor, rüzgarla birlikte , kollarımızı Rüzgar Santrali gibi açarak yolcu ediyoruz.
Sinop “Kardeş şehir” olarak KOPRNHAG’ı düşünürse gönüllü olarak çalışırım.
“Aptal bugünü, akıllı yarını düşünür. Basit insan çıkarını, medeni insan milletini düşünür. Avrupa Atasözü”
