Prag’ta 1.gün.29.Eylül.2010

 

Sabah 8.30da otelden ayrıldık.Prag’la Viyana arası 4,5-5 saatmiş.Trafiğe erken çıkmamızın çok faydası olacağını baştan rehberimiz söylemişti.Buranın bir özelliğide sık aralıklarla  trafik ışıklarının olması.1km.lik yerde mesela, 6-7 tane trafik lambası oluyor.Bu durumda da kırmızı ışığa sık sık yakalanıyorsunuz. Caddeler hep daire şeklinde (ring) birbirine bağlandığı için, bu kadar çok trafik lambası varmış.

Şehrin çıkışında çok enteresan bir bina  dikkatimizi çekti.Bunun çöp arıtma merkezi olduğunu söyledi rehberimiz,öyle güzel dış cephesi ve modern bir yapısı vardı ki, çöp arıtma fabrikası diye asla düşünmezsiniz.Ve buradan çıkan enerji şehrin ısınmasına katkı sağlıyormuş..Ünlü bir ressam giydirme tekniği ile bu binanın dış cephesini yapmış.
blankblankblankblankblankblankblankblankblankblankblankblankblankblankblankblankblankblankblankblankblankblankblankblankblankblankblankblankblankblankblankblankblankblankblank

Prag’da Elbe Nehri ençok taşan nehirmiş.Yol boyunca yine rüzgar güllerine rastladık,elektrik üreten.Rehberimiz yollarda yapılan düzeltmeler yüzünden bir bölüm yolun, bizi çok sarsacağını söyledi.Hatta kendisi bu yolda gelip gitmekten taş düşürmüş.Bize de, her ne kadar alışık olsakta,Sinop –Samsun yolundan(ki öyle tozlu topraklı değildi)yine de devamlı hoplamaktan rahatsız olduk.Yolun bir bölümü, sanki Galata Köprüsünden geçerken ara ara hoplarsınya,bizde öyle, hoplayarak yol aldık. Bu hoplamalarda,  araba taşıyan bir tır devrilmiş  ve arabalar etrafa saçılmıştı.Bizde 5km kadar oluşan trafiğin açılması için,  1 saat yolda bekledik ve dolayısıyla da otelimize geldiğimizde, saat 15.00 olmuştu.

Clarion Congress Otel, çok çok büyük bir oteldi.Ve şunu fark ettik, otellerimiz gittikçe daha da  güzelleşmişti.Macaristan’da güzeldi ,Viyana’ da ki otelimizde, güzeldi,  ama burası harika.Demek iyiden, en güzele doğru giderek, bizim otellerimizi  sıralamışlardı.

Otel odamızın hemen resimlerini çektim.İnterneti sordum. Odalarda var,ama çok ağır  dediler.Hemen odamıza yerleştik  ve akabinde şehir turu yapmak için otobüsümüze bindik. Otelimiz metro istasyonunun üstünde, bütün çevresi ve altı, alış veriş merkezi,ünlü bir çok mağaza var.Buna sevinmelimiyiz bilmiyorum)))

Doğruca otobusümüz bizi Kraliyet Sarayı’na götürdü ve bizi bıraktı.Bundan sonra ki şehir turumuzu, artık yürüyerek yapacaktık.Ve 3,5 saatlik bir yürüyüş olacaktı.

Kraliyet Sarayı’n dan,St.Vitus Katedrali’ne,Loretta ve Charles Köprüsüne, rehberimizin yaptığı  açıklamalarla devam ettik.Şansımıza yağmur yoktu ama güneşte yoktu.Off ya bir türlü güneşi göremedik. ((((Charles Köprüsü harikaydı,Allah’ım, her 10 metrede bir heykeller,büstler,köprüde resminizi yaptırabileceğiniz ressamlar,öpüşen sevgililere devamlı rastlıyorsunuz.Bu arada ilginç gelen başka olayda dilencileri oldu bizim için.Bizim kiler gibi ellerini açıp ‘’Allah rızası için şu fakire bir sadaka ‘’demiyorlar.Onlar ellerinde bir şapka,namaz kılar gibi yere yatıp hiç kalkmadan öyle duruyorlar.Yüzlerini görmüyorsunuz.Sizin için onların resimlerinide çektim, bakarsınız.

Bu arada güvenilir bir yerde eurolarımızı ,krona çevirttik.100kron,8tl,elimizde bol miktarda para oluyor ve anında da bitiyor,nasıl şeyse)))))Değeri düşük sanırım.

Eski şehir meydanında, üzerinde  burç simgelerinin bulunduğu, saat kulesini gördük. Saatin yanında ki zincirlerde bir iskelet figürü zinciri çekiyor,çan başlıyor çalmaya,o sırada üstteki camlar açılıyor İsa’nın haramileri camdan teker teker görünüyor ve sonra saat kulesinin en üst katında borazan çalıyor ve etrafında toplanan halkta alkışlıyor .Bu olay,her akşam, saat 20.00 de yaşanırmış. Ben hemen sizler için videoyada aldım izleyebilirsiniz.Haydi yine iyisiniz ,iyisiniz, size bedavadan,Budapeste,Viyana ve Prag turu yaptırdım))))
Size bu saat kulesinin ilginç hikayesinide anlatayım.

Bu meydandaki meşhur saati, 15.yy sonlarında Charles Üniversitesi’nde profesör olan Hunuş Usta yapmıştır. Amacı, Kutna Hora şehrindeki Kemikli Kilise’de olduğu gibi insanlara bir mesaj vermektir. “Herkes bir gün geldiği yere geri dönecek yani elbet bir gün toprakla özleşip ölecek!”
Saati yapar yapmaz dünyanın en önemli adamı haline gelir. Kral’dan daha fazla adı duyulmaya başlar çünkü, Avrupa’nın her yerinden insanlar Prag’a sadece ve sadece saati görmeye gelir. Zamanla Hunuş Usta’ya başka ülkelerden de teklifler gelir, fakat Hunuş usta bu teklifleri reddeder. Zamanla bu teklifler Kral’ın kulağına kadar gider ve Kral, Hunuş Usta’nın saati başka bir yere de yapmasını önlemek için onun gözlerine mil çektirir. Kör olan Hunuş Usta da kendini saatin mekanizmasına bırakarak intihar eder. Asıl amacı saati bozmaktır, saati bozarak intikamını alır. Saati 50 yıl kadar çalıştıramazlar, daha sonra başka bir saat ustası onarır.
Hunuş Usta’nın saati, Güneş’in, Dünya’nın ve Ay’ın konumlarını gösteren astronomik bir saattir. Saatin dış tarafındaki rakamlar İbranice’dir. Bu Babil saatini göstermektedir. Hunuş Usta, (saati Eski Şehir Meydanı’na yaptığından, meydanın bir paraleli de Yahudi mahallesi olduğundan) Yahudilerin nüfusunun fazla olduğu bir bölgede onları ezmemiş, onlara da bir jest yapmış ve Babil saatini de kendi saatine eklemiştir.
Saatin etrafında 4 tane kukla vardır. Bu kuklalar insanlara neleri yapmamaları gerektiğini anlatır. Soldan en baştaki, elindeki aynayla kendine bakar; “kendini beğenmişliği” sembolize eder. Onun yanındaki kukla, elinde altın torbası olan bir Yahudi’dir; “cimriliği” sembolize eder. Bir yandaki kukla ise iskelettir; “yaşama karşı isteksizliği” anlatır. Sonuncu kukla, elinde mandoline benzer bir müzik aleti bulunan ve Osmanlı’ya benzetilen adam da; “gece hayatına ve sefahate düşkünlüğü” anlatır. Kısacası bu kuklalar, kendini beğenmiş, cimri, yaşama karşı isteksiz ve sefahate düşkün olmayın der.

Yine o gece, eski şehir meydanında kurulmuş kocaman bir sahne vardı ,saat 19.30da muzik başladı.Tamda saat kulesinin yanında,biz biraz izledik,sonra saatin çalışını izledik,Mustek Meydanına gittik.Bu arada grubumuzdaki kızlarla da bayağı arkadaslığımızı  ilerlettik.Çok tatlI kişilerdi.Rehberimiz yemek yiyebileceğimiz yer tavsiye etti.Çok kalabalıktı, yine kapıda bizi beklettiler yer boşalana kadar.İçeri girdiğimizde bizden önce gelen Türk arkadaşlara ne yediklerini sorduk,tavsiye üzerine nefis soslu mantarlı makarna yedik.Birde arkadaşım siyah birasından içmeden gelme demişti ,onu da denedim,ama zaten birayı sevmem,pek de güzel gelmedi.Nasıl şeyse,içinde alkol yoktu sanki.Mustek Meydanı ,Vaslavske Bulvarı derken saat 22.00de rehberimizle otele dönmek isteyen arkadaşlar buluştuk ve otele döndük.Sabah Karlovy Vary’e gitmek üzere 7.30 buluşmak üzere ayrıldık.Çok yorulduk çooook.Ama çokta güzeldi.))

Hakkımda Nilgun

blank
Sinop'ta yaşayan, Sinop'lu bir bayanım. Gezmeyi, yüzmeyi, konuşmayı, sosyal aktiviteleri çok severim. İnsanlara yardımcı olmak beni çok mutlu eder.Ve tam bir Sinop Aşığıyım. Bu kadar yeterli mi?)))

İlginizi Çekebilir

blank

Calista Otelde 2. Gün

Merhaba tekrar, Calista Otel’de tatilimizin 2. Gününü anlatmaya devam edeyim. Rahat bir uykudan sonra sabah …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.