Şu sıralar koşuşturmam yine devam ediyor. Ama bu defa evimde çalışıyorum.Akşam üzerine doğru ara veriyor biraz dinleniyorum.Akşamları yürüyüşlerimize devam ediyoruz. Ama Sinop’ta artık yürüyecek yol kalmamış. Nasıl kalabalık nasıl anlatamam. Eğer tek başınıza yürüyorsanız, zikzak çize çize Aşıklarda yürümeniz mümkün, ama 2 veya 3 kişiyseniz o zaman ayrı ayrı yürüyeceksiniz.Bayramdan sonra biraz rahatlar diye düşünüyordum ama yanılmışım. Hala doluluğunu sürdürüyor.
Bu arada 2 kitap bitirdim. Hemen biri hakkında görüşlerimi yazayım istedim.
Kalbinin atışını son duyuşumdan bu yana 5864 gün geçti.Bunun kaç saat,kaç dakika olduğunun farkında mısın?Şarkı söylemeyen bir kuşun,açamayan bir çiçeğin ne kadar yoksul olduğunu,sudan çıkan balığın sefaletini bilir misin? diye başlayan bir mektup…..
Her Kalp Kendi Şarkısını Söyler,okuduğum en güzel romanlardan biriydi.
Başarılı bir avukat , kızının mezun olduğu günün ertesinde kaybolur.Ve Julia, annesinin bulduğu Mi Mi ‘ye 40 yıl önce yazılmış ama yollanmamış mektuptaki adresi araştırmak üzere,kariyerini de birtarafa bırakarak yola çıkar.
Bu yol, Endonezya’ya kadar gider. Ve orada babası hakkında çok çarpıcı açıklamalarda bulunan bir adamla karşılaşır.Adam ona babası hakkında o kadar çarpıcı şeyler anlatır ki, Julian tutkulu aşk hikayesine takılır kalır. Ta sonuna kadar şaşkınlıkla ve ilgiyle okuyacağınız, çok etkileyici bir aşk romanı.Hele sonu…Sonunu dikkatli okuyun,bakalım geçmişi anlatan bu adam kim miş?
Ben çok sevdim..Mi Mi ve Tin Win’in uyum içindeki aşkları ve görme duyusunu yitirmiş birinin ,normal kişilerden çok çok daha hassas olup,diğer duyularıyla neleri keşfediyor olması beni çok etkiledi.Ve nasıl diyeyim,sanki bana gerçek bir aşk öyküsü gibi geldi…Neden olmasın?
Siz en iyisi hemen alın okuyun …Sevgiler Sinop’tan.