Yunan Adaları Turu….Mikanos….

 

Sabah 8.00 de Mikanos Adasındaydık.O kadar çok şey duymuştum ki hakkında. Ünlülerin her fırsatta gittiği yer, turistlerin en beğendiği mekan diye…

Ve beyaz badanalı evleri,cam önlerindeki begonvil ve sardunya  çiçekleri,çivit mavisine boyalı pencere ve kapıları, arnavut kaldırımlı dar sokaklarıyla sevimli bir yerdi.

Önce kahvaltımızı yaptık gemide . Acelemiz yoktu..Çünkü 24 saat bu limanda kalacaktık. Bir gece önce transfer isteyen yolculara gündüz için 4, gece için 8 eurodan bilet sattılar. Liman şehirden biraz uzak olduğu için transfer istedik.

Saat 10.00 gibi otobüsle şehir merkezine geldik. Ve keşfe başladık. Başta da dediğim gibi en dikkat çekici özelliği, dar sokakları ve beyaz duvarlı,pencere ve kapıları mavi boyalı biblomsu evleriydi.Şehir merkezi labirent gibi. İki kişinin yan yana geçemeyeceği sokaklar var inanın.Dönüyor dolaşıyorsunuz ,yine aynı yere çıkıyorsunuz. Kaybolduk galiba derken,daha önce geçtiğin bir hediyelik eşya satan dükkanın önünde buluyorsunuz kendinizi. Heryer bozkır,ağaç yok yeşillik yok. Kapı önlerindeki begonviller olmasa da çiçek göremeyecektik galiba.

Arnavut kaldırımlı dar sokaklarda, hediyelik eşya dükkanlarına baka baka ilerlerken, kendimizi 3 yel değirmenin önünde bulduk.

Zaten yeni gelen turistlerin ilk uğradığı yerler arasında burası. Sonra değirmenlerden,aşağıya  Küçük Venediğe indik.Küçük Venedik demelerinin sebebi, evlerin ,(daha doğrusu hepsi taverna resturan ,cafe olmuş) denize sıfır olmalarıydı. Tabii gondol filan yoktu orada.Sıra sıra masalar konmuş, gelen misafirler ağırlanıyordu.

Aralarından geçtik, bu arada kendimize de akşam için resturan bakmaya başladık. Tabii resturan ararken bizim için en önemli şey,sirtaki yapan bir yer bulmaktı. İnanır mısınız,bulamadık. Bir taverna sahibi bayan, Sirtakiyi  4 yıldır yapmadıklarını söyledi.Ve üzüldük tabi…Niko’s un yerini gördük. Ve önünde de Pantos’a rastladık Bizim gördüğümüz 2.Petros’tu..

Pelikan Petros’un ise ilginç bir hikayesi var; 1950 kışındaki büyük fırtınada Ada’ya zorunlu iniş(düşüş) yapar Pelikan Petros. Ada’lılar kuşu bağırlarına basar çünkü Pelikan’ın gelişiyle beraber Ada’nın kaderi sakin bir balıkçı köyü olmaktan, dünyanın en ünlü eğlence merkezlerinden biri olmaya doğru bir değişim yaşamaya başlar. Ancak 1985’te Pelikan Petros bir arabanın altında kalarak can verir. Bu gün Ada’nın sokaklarında serbestçe dolaşan, Petros’un yerine getirilen 2.Petros’tur.İşte bizse Niko’s un yerinde bu 2. pelikanı gördük. İnsanlardan hiç kaçmıyor. Ben resmini çektiysemde görüntü aceleden iyi olmamış.(((

Ada da yaşayanlar hep Türkçe konuşuyorlar,hatta aralarında çok da Türk var.Baktığım her hediyelik eşyaya, kızım ve arkadaşım Sabri sakın alma dedi. Hele Sabri sakın alma aynısı Türkiye’de yarı fiyatında diye diye bana hiçbirşey aldırmadı. İnanın magnetlerin bazılarını Sabri ve kızımdan habersiz aldım.Önce onlara kızdıysam da ,Türkiye ye geldiğimde ikisine de teşekkür ettim.)))))En ucuz şey 10 eurodan başlıyor. Avrupa ülkelerinden farkı magnetler 4,5 euro değil 2.5 euro. Fiyatın düşük olması da sanıyorum Türkiye’den getirdikleri içindir.

Bu arada gördüğüm bir bilekliği çok beğendiğimden aldım.Ama tabii yine kazıklanmışım,Türkiye ye geldiğim de gördüm.

Sabah yürüyüşlerimizden sonra, haydi birde şu ünlü plajını görelim dedik. Biri Pradise(cennet),diğeri Süper Pradise. Süper Pradise , çıplaklar kampıymış aynı zamanda ve guy ler varmış. Bizi giyinip görüp de şaşırmasınlar diye ,Pradise Beach’e gittik.))))) Merkezden kalkan otobüsler kişi başı, 1.60 euroya götürüyorlar.

Burasıda çok büyük bir plajdı. Özellikle burada akşam üstleri müzik başlıyor ve eğlence sabaha kadar devam ediyormuş. 2 kişi için 10 euro ödediğinizde size 2 şezlong ve 1 şemsiye veriyorlar. Acıktığınızda yiyebileceğiniz her türlü yiyecek ve fast food var.

Bizde önce bir güneşlendik, etrafı inceledik. Yaş ortalamasına baktığımızda herkes bizden küçüktü.)))Şişman veya zayıf olmanız fark etmiyor, herkes bikinili ve alt bikiniler hep G-string. 3 üstsüz bayan vardı güneşleyen.

Ben ve arkadaşlarım pırıl pırıl parlayan mavi yeşil ,çok tuzlu olan suya attık kendimizi.5 metre sonra düz bir satıh şeklinde kaya var. Aşağı yukarı eni 10 metre boyu 50 metre, etrafta mantarda var belki 70 metre sonrayı çevreliyor. Önce kayanın üstünden geçeyim dedim , baktım elime yumuşak birşeyler geldi.En iyisi kayanın yan tarafından yüzelim dedim, bu defada etrafta balıklar var….O kadar çok balık vardı ki..Hepsi istavrit boyunda ve simsiyah. Huzursuz oldum.Bu arada sahilde 1000 kişi varsa denizde ancak 20-25 kişi vardı. Bunlar neden yüzmüyorlar diye geçti aklımdan. Tam bu sırada kızım denizden çıkarken ,ay koluma balık çarptı dedi. Ve kolu kızardı ,yanmaya başladı. Korktum eyvah zehirlendi dedim. Hemen oradaki cankurtarana durumu anlattım.Deniz anası çarpmıştır dedi,ama fazla inanmadım. Çünkü koca bir iz vardı kolunda.  Bize bolca sirke sürün ama sadece bastırın üstüne, ovuşturmayın dedi. Neyse sirkeli kompleks yaptığımızda acısı ve kızarıklığı 1 saat sonra geçti.

Dikkatimizi çektiğinde gördük ki,buradakiler denize girmiyorlar. Herhalde sıcak dan çok bunaldıklarında,  denize sadece dizlerine kadar giriyor ve orada ayakta durarak sohbet ediyorlar. Bazıları da sanıyorum,tuvaletlerini yapıp çıkıyorlar.Yani düşünsenize 1000 kişi veya daha fazla kişi var plajda ,ama yüzen kimse yok. Bu durumda tabii denizde çok harika ve temiz. Yalnız balıklar çok fazla. Belkide böyle çarpan balıklar var,kimse ondan yüzmüyor. Ve o sıcağın altında şemsiyesiz yatıyorlar.Zaten çoğu simsiyah olmuş.

Mikanos’ta en dikkat çekici olayda Gay ların adası olması. O kadar çok gay var ki. Heryerde gay var. O kadar çok gördüm ki, sonra tüm erkeklerden şüphe etmeye başladım. Mağazalarda’’  I am Gay’’ yazan t-shirt ler satılıyordu. Yolda baba oğul sandığım 2 adamın gay olduğunu görünce moralim bozuldu. O oturuşları, bakışları!!!!.. Yani inanın çok üzüldüm.Boşuna dememişler,Mikanos için Gay lar adası diye.

Akşam üzeri gemimize döndük, duşumuzu alalım giyinelim tekrar dönelim istedik. Bu arada gemide akşam yemeği yedik. İçli köftesi süperdi. Hımmm. şimdi olsa da yine yesem. Saat 21.00 de yine merkeze gittik. Madem sirtaki yapan yer yok, meydanda bir yere oturup,birşeyler içelim, etrafı izleyelim dedik.Ama meydanı bulmamız 1 saatimizi aldı))).Şarabı da hiç güzel değildi ,içemedik. Boşuna da 40 euromuz gitti.

Gece hayatı çok yoğun geçiyor. Heryer dolu, her masa da birşeyler yiyip ,içiliyor. Ortalık da hiç  taşkınlık yapan veya birbirini rahatsız eden kişiler yok. Kimse kimseyle ilgilenmiyor. Resmi kıyafetli kimse yok.Millet yiyip içip dolaşıyor.

Bu arada el yapımı deri sandaletler var.60 euro civarında,almadık. Türkiye’ye geldiğimde 45-60 TL. ye Ayvalık’ta satılıyordu.

Biz saat 24.00 de gemimize döndük.Ve sabah saat 8.00 de gemimiz Mikanos’tan ayrıldı…Mikanos’ta ben fazla birşey bulamadım.Dikkat çekici bir özelliği de her 5 evde bir ,yada mahallede, büyüklüğü 30 metre kare var yok, kiliselerin olması. Evinden çıkıp hemen kiliseye gidip dua ediyor, orada İsa Peygamberin resmini öpüyorlar.Hatta adaya ilk indiğimizde bir kilisenin önü çok kalabalıktı,cenaze var dediler. Kapıda pastalar, kekler dağıtılıyordu. Ama kişilerin yüzleri güldüğüne göre bence ölen değil, başka bir şey vardı.

Evleri çok küçük,minicik ,hep pansiyon olarak kullanılıyor. Sanırım yerli halkı daha tepelerde oturuyor olsa gerek.Evler arasındaki yollar çok dar olunca, ada halkı daha çok motosiklet ,atv kullanıyor. Çok da kiralık var. Motosiklet kazaları fazlasıyla oluyormuş. Bizi de gemide uyardılar motosikletlere dikkat edin diye. Arabaları da çok küçük, çok beğendim,tam benlik.))))

Sırada Santorini var….Haydi şimdilik burada bitireyim seyahat anılarımı .Tekrar görüşünceye kadar kendinize iyi bakın…

Not:Şimdi de Rodos Adasının resimlerine ilave yapacağım bakabilirsiniz.