Yunan Adaları Turu.. Santorini…

Sabah saat 8.00 de Mikanos’tan ayrıldık. Ve saat 14.00 de Santorini’dey dik.Saat 22.00 ye kadarda adada kaldık.

Sabah yaptığımız güzel kahvaltının ardından, geminin duty free mağazasını dolaştık.Burada satılan içkiler ,adada satılanlardan çok daha ucuzdu. Hatta ETS Tur gemisiyle seyahat edeceklere şimdiden söyleyeyim. İlk gün fiyatlarda %10 indirim yapıyorlar ,daha sonra indirim olmuyor.İhtiyacınız olan ürünleri ilk gün alabilirsiniz.İçki alırsanız size ürününüzü vermiyorlar , son gece alabiliyorsunuz. Ben son gece brandy aldım. Yunan brandy si meşhurmuş. 7 yıldızlı olandan. Adada 24 ve 32 eurodan satılıyordu, gemide 19 euroydu. Brandy le güzel bir soğuk algınlığı ilacı da yapabilirsiniz. Onun tarifini de vereyim size. Yarım ölçek nescafenin içine yarım ölçekte brandy koyun ve 1 tatlı kaşığı bal ilave edip için. Sabaha turp gibi kalkarsınız.))))Denemedim ,söylediler. İnşallah hasta olmamda denemek zorunda kalmam.))

Sigaralarda daha ucuz gemide. Sadece Santoroni Duty Free sinde, bazı sigaraların 2-3 euro daha ucuz olduğunu gördük. Birde Santorini’de magnet alırsanız, teleferikle yukarı çıkmadan önce,aşağıda bulunan hediyelik eşya satanlarda daha uygun fiyatlı söyleyeyim.

Ve sabah kahvaltısından sonra, sabah kahvelerini de gemide güvertede havuz kenarında içtik. Kahveyi badem likörüyle ikram ediyorlar. Güzel oluyor.Bu arada yine gemide çeşitli aktiviteler yapıldı. Mesela bunlardan biri pasta süsleme sanatıydı. Bütün malzemeyi size verdiler, siz hazır kekler ve süslerle pasta oluşturdunuz,kazanana da hediye verildi. Bu arada takı tasarımı gösterdiler. 10 euro ödüyor malzemeyi alıyorsunuz ve biriside size beğendiğiniz şekildeki bir kolye veya bilekliğin nasıl yapıldığını öğretiyor. Bu arada havlu katlama sanatı öğretiliyor. Yine değişik salonlarda değişik canlı müzik oluyor.Animasyoncular havuz kenarlarında gösteri yapıyor,şarkılar söylüyorlar.

Öğlen yemeğimizi de yedikten sonra tenderlarla (yolcu taşıyan tekneler)kıyıya çıktık. Burada gemilerin yanaşabileceği bir iskele yok. Dolayısıyla teknelerle taşınıyorsunuz.Ücret ödemiyorsunuz.

Size biraz da adanın genel durumundan bahsedeyim:

Küçük bir ada.Adanın çevresinde ki küçük adalar M.Ö. 1500 yılında büyük bir volkanik patlamayla oluşmuş.Deniz seviyesinin 300 metre yüksekliğinde tepede bir falezin üzerine yerleşmiş Thira(Fira) adanın başkenti.Kent 1956 ‘da büyük bir deprem sonucunda tamamen yıkılmış ve günümüze kadar büyük bir çoğunluğu yeniden inşa edilmiş.Kentin en karakteristik eseri, mavi kubbeli kiliseleri.Şarap, meyve,zeytinyağı,tütün yetişiyor.Volkanik toprak üzerinde yetişen üzümlerden, çok kaliteli şaraplar elde ediliyormuş.

Gemiden baktığınızda, bir dağın tepesinde yine minicik beyaz evleri görüyorsunuz.Denizden 300 metre yüksekte olduğu için adaya çıkış ya teleferikle oluyor veya 600 basamaklı merdivenden yürüyorsunuz, veya katırlara binip yine o merdivenlerden çıkıyorsunuz. Bizim tercihimiz teleferik oldu. Merdivenler hem çok yüksek ve hemde katırlar pisledikleri için çok kayganlaşıyor, yürümek tehlikeli oluyormuş.

6 euroya bilet alıp çıkabiliyorsunuz. Fakat çok dik. Bazıları çok korktu. 4 vagon geliyor ,4 vagon çıkıyor.manzara muhteşem. Bana biraz Norveç’i anımsattı.Norveç’in güneşli hali.)))Teleferik için azıcık sıra bekliyorsunuz ama hemen geliyor. Çıktığınızda yine çok güzel cafeler var. Ve yine iyi Türkçe konuşuyorlar.Hep Türkçe konuştuk desem yeridir.Yine Mikanos’taki gibi dar sokaklardan geçtik. Burası tamamen turiste hitap ediyor. Hep hediyelik eşyalar satıyorlar. Dondurmalar ve oranın meyveli  dondurma yoğurdu çok güzel. Açık büfe gibi herşey meydanda, siz elinize kabınızı alıp içine ister yaş ,ister kuru istediğiniz meyve ve şekerlemeden ,istediğiniz kadar koyuyorsunuz,üstüne kakaolu ,sade, çilekli ne isterseniz yoğurt koyup tartıyorlar. Benim ki 250 gram geldi, 4.5 euro ödedim. Çok güzeldi. Sonra kilise ve müzesinin önünden doğru, Atlantis Otelin aşağısına yürüdük ve oradan otobüslere binerek ,o çok meşhur olan mavi çatılı kiliselerinin olduğu yere gittik. Yine kişi başı 1.60 euro ödedik.Yol 20 dakika kadar sürdü. Giderken sol tarafımızda dümdüz ova vardı. Bu ada yeşillikti.Zeytin ağaçları ve üzümler gördük. Mikanos gibi çorak değildi.

Yine beyaz evler arasında ki arnavut kaldırımlarda yürüdük. Sanata önem veriyorlar sanırım. Çünkü Art Galery ler çok gördüm.Gerçek suluboya tablolar çoğunluktaydı. 1,5 saat kadar da o mevkiyi gezdik.Bol bol resim çektik. Evler yine logo oyunlarındaki gibi iç içe geçmişti. Bazılarının önlerinde havuzları vardı.  Orada denize girmekte bir başka dert . O kadar yüksekteki, aşağıya baktığınızda başınız dönüyor. Ama her ülkeden insana rastlamak mümkün.Birde bildiğimiz fıstığı balla karıştırıp susama bulamışlar, her geçtiğiniz yerde ikram edip satmaya çalışıyorlar.

Gezmemiz bittiğinde, otobüse binip ,merkeze geldik. Buzlu meyveli yoğurt yedik. Sonrada manzarası güzel bir cafeye oturup,birşeyler içtik.Tepeden kuşbakışı görmek harikaydı.Saat 19.00 gibi artık katırlar dönmeye başladı.Bir kişinin 5-6 katırı var.

Biz yine teleferikle indik aşağıya. Bu defada Santorini’nin duty freesini dolaştık. Magnet filan aldık.Ve tenderlarla yine gemimize döndük.

Malum bu gece gemideki son gecemizdi.Yemeğimizi yedik, odamıza bırakılan hesap pusulalarında ki fiyatları yatırmaya gittik. Ve saat 22.00 den sonra istediklerimizi peşin parayla aldık. Saat 24.00 de de valizlerimizi hazırlayıp kapılarımızın önüne koyduk ve uykuya yattık.

Yarın sabah saat 8.00 de yine Çeşme’de olacaktık.

Not:Önce fark etmedim ama, gemiye dönerken falezler sanki yıkılacakmış gibi göründü gözüme. Bazı yerlere istinat duvarları yapmışlar. Sanki kayalar kopacakmış gibi duruyordu.Bazı kayaların altlarında beton sütunlar koyulmuştu. Aman Allah korusun yıkılır mıkılırda kayaların altında kalırız diye korktum. Bir daha gitsem herhalde karaya ayak basmam gibi geliyor.

Haydi görüşürüz…Sizlere iyi okumalar..