Çocuktum. Evcilik oynuyorduk. Sahne bugünkü gibi aklımda. Komşunun evindeyiz, arka odada. Kasvetli bir hava, bahçenin gri duvarları görünüyor. Odanın ışığı yanmıyor ve ben sabah ezanıyla kalkıp poğaça yapıp satarak çocuklarını okutan bir anneyi oynuyorum. Neden acaba? Deli olmalıyım sanırım. Bir çocuk neden evcilik oynarken böyle zor bir hayatı seçer ki kendine? Galiba geçmiş hayatlardan gelen bir blokajım varmış benim. Yıllarca da hep zor olanı seçtim. Zor olan ne varsa değerliydi, çok emek vermem gerekliydi. Kolay olan ne varsa benim için çok değersizdi. Herkes ulaşabilirdi ona.
Sonra nefesle tanıştım. Her şey aslında kolaylıkla olabiliyordu ve bizler aslında kolay yaşamayı hakediyormuşuz, ama bu hakkı kendimize reva görebiliyorsak…
Geçen sabah kendime nefes seansı yaptım. Sonra nefes koçu arkadaşımla görüştüm. Bana bir hatırlatma yaptı: ‘ Niyetine kolaylıkla, rahatlıkla, huzurla olmasını da ekliyorsun, değil mi?’ Niyetlerimizin olması için bir çok olasılık var. Örneğin zayıflamak istiyoruz, ama bu zayıflığa bir hastalık sayesinde de kavuşabiliriz. O yüzden sağlıkla, rahatlıkla, huzurla demek çok önemli.
Yine unutmuştum ben tabii, ama o konuşma içime yerleşti artık. Demek ki zamanı gelmiş artık. Eh bir de yazdım şimdi, artık hiç unutmam.
Evet, herşeyin kolaylıkla, rahatlıkla olmasına niyet ediyorum ve bunu hakettiğimi biliyorum. Sizce bunu söylemek nasıl bir duygu?
Banu Conker