Kahvemi aldım yanıma….

En nihayet kavuştuk birbirimize..Dün geldim İstanbul’dan. Çok kısa bir gezi oldu bizim için. Ama eşimle gidince fazla kalamıyorum. Üstelik kızım Malta’da, oğlumda biz dönmeden 1 gün önce Antalya’ya gidince yalnız kaldık İstanbul’da. Aslında evde yalnız kaldık, ama onun dışında ablamlar, yeğenlerim İstanbul’da, akrabalar çok yani. Gezmek de isteyince onlarla da pek fazla görüşemedik. Toplam 5 gün zaten, göz açıp kapayıncaya kadar geçti.

Çok yorgun düşsek de güzeldi.

Biraz anlatayım size yaptıklarımızı. Yediğimiz içtiğimiz bizim olsun, ben gezdiğimiz yerlerden bahsedeyim sizlere.

Öncelikle yol konusuna değinmek istiyorum. Her İstanbul’a gidişimde Secure  Drive ‘yi arayıp araba tutardım. Bu şirket sadece havaalanından taşımacılık yapıyor, uçağınızın geldiği saatte sizi alıp gideceğiniz yere bırakıyor. Ben de Sarıyer’e gittiğimden, yol da uzak olduğundan en az 100tl ödüyordum. Yani anlayacağınız uçak parasından fazlaya geliyordu, ödediğim meblağ.

Bu defa duydum ki metro yapılmış ve onu denedik. Hemen havaalanının altından metroya biniyorsunuz, Yenikapı’da inip, bir üstten diğer metroya binip Hacıosman’a gidiyorsunuz. Oradan da taksi tutup evinize. Yol parası bu defa eşimle birlikte ikimizin sadece 20 tl ye yakın tuttu. Üstelik 1,5 saatte evimizdeydik. Yani bundan sonraki gittiğimde, artık metroyu kullanacağım.Gelişimizde aynı şekilde oldu, sabah erken olduğu için gelişimiz sadece 1saat 5 dakika tuttu. Düşünün yani o kadar kısa. Hem kısa, hem ekonomik..Tavsiye ederim sizlere de. Eğer karadan giderseniz de bu defa metroya otogardan bineceksiniz, hepsi bu. Karşı tarafa gidiyorsanız da bu defa Marmaray’a bineceksiniz. Zaten sizi yönlendiriyorlar yapılan anonslarla.

İlk gün hemen geçti, oğlum evde durmayalım diye Sinop’lu arkadaşlarımıza götürdü bizi hem de saatin 21.30da. )) Saatin 2 sine kadar oturduk, hoş sohbet geçti.

2.Gün Eminönü’ne yine aynı şekilde kolayca gittik, Kapalıçarşı, camiler, yine Süleymaniye Camisinin önündeki resturanda, oranın meşhur olan kurufasulyesi ve turşusundan yedik.Bolca yürüdük, şansımıza çok az yağmur yağdı, o zamanda kapalı yerdeydik.

Akşama bir başka arkadaşımıza çaya gittik.

3gün kahvaltı sonrası Galata Kulesi’ne gittik. Eşim hiç çıkmamıştı oraya. Taksimde yine yol kenarına oturmuş bir grup enstrümanlarıyla birlikte şarkı söylüyorlardı, onları izledik, ve Galata’ya yürüdük.

Taksim meydanında müzik paylaşan: ncabaci

Bayağı bir kuyruk vardı, daha çok da turistler. Ama beklemeye değdi. Fiyatlar düşmüş geldi bana. Önceden daha pahallıydı giriş. Bir saate kadar kaldık, 7 Tepe İstanbul’u havadan izledik, fotoğraflar çektik.

Galata Kulesinden İstanbul paylaşan: ncabaci

Sonra tekrar köprüden Eminönü’ne geçtik. Yeni Cami karşısında çayımızı içtik, Haliç’den metroya binip yeni açılan Özdilek Avm’ye gittik. Ben bu defa hiç alışveriş yapmadım. Zaten ihtiyacım olan bir şeyde yoktu.Vitrinlere bile bakmadım. Zaten eşle de fazla vitrine bakılmıyor biliyorsunuz.)))Ama senelerdir isteyip de bir türlü almak kısmet olmayan şeyimi aldım….Filtre Kahve makinası…Sanırım Amerika’lılarla 19 yıl beraber çalıştığım için alışkanlık olsa gerek, filtre kahveye bayılırım. Kuplu veya köpük bardak da olacak. Başka bardak da asla içmem. Sinop’ta da gittiğim cafeler de içiyorum ama pek tat vermiyor. Ben o kahvenin olurken  burnunuza gelen mis gibi kokusunu, fokurdayışını seviyorum.))

Vallahi hemen makinemi ve filtresini, kahvelerini aldım. Bazen geceleri de canım çekerdi, birde kafeinsiz olan kahveden aldım, senelerdir çektiğim özlem bitti.

Şimdide mis gibi içiyorum, şu anda masamda.))Dönüşte yeğenime davetteydik, onlarda da çok güzel, diğer yeğenlerimle birlikte geç saate kadar oturduk.

Geldik 4 güne..Cumartesi sabah dan oğlumla bilgisayarda  biraz bir şeyler öğrendim web sitemle ilgili, öğleden sonra da İstinye Parka gittik. Akşama yine diğer yeğenlerimde, ablalarımla birlikte oturduk. Özlem giderdik.  O akşam da zaten oğlum Antalya’ya gitti. Biz kaldım eşimle.

Son günümüz olan Pazar gününde ben sinemaya gitmeyi düşünüyordum, eşim ben de Emirgan’a giderim değince, fikir değiştirip ben de onunla gittim. Geçen sene yine nisan ayının ortalarında İstanbul’daydık. O zaman tüm laleler açmıştı, bu defa hepsi açmamıştı. Yine güzel ve kalabalıktı. Beyaz Köşk’de oturup çayımızı içtik, yemeğimizi yedik. Sonra da Sinop’lu arkadaşlarımız geldi yanımıza bize eşlik ettiler. Bu arada öyle çok gelin vardı ki Emirgan Korusu’nda. Bazıları da nişan öncesi tuvaletleriyle gelmiş, fotoğraf çektiriyorlardı. Bu arada ilk kez  beyazlı, pembeli gelinlik gördüm.

Şansımıza yağmursuz güzel bir gün oldu. Laleler, havuzlar, köprülerle görüntü güzeldi. Ama kısa kaldık, ablamlar la buluşmam gerekiyordu.

Bir zamanlar zevkle izlediğim, Uğur Yücel’in oynadığı, ”Canım Ailem” dizisinin Emirgan’da çekildiği evin önünden geçtik, karşılıklı 2 ev güzel ve tenha bir sokaktı.

Ve işte 5 gün nedir ki…. Son günde bitmek üzereydi, valizleri hazırladık ve sabahta Sinop’a döndük. Bu arası dün çok rüzgarlıydı, bugünde yağışlı…

İşte benim 5 günlük İstanbul maceram böyle bitti. Bir değişiklik oldu, özellikle eşim için. Çalıştığı için pek vakti olmuyor gezmeye.

Sizler nasılsınız? Nasıl geçiyor günleriniz. Umarım her şey yolundadır.  Sağlığınız yerindeyse her şey yolunda demektir. Önce sağlık diyor, hepinize sevgilerimi yolluyorum.