Uzun süredir arkadaşımın yazlarını geçirdiği Dizdaroğlu Köyüne gidip kalmak istiyorduk, en nihayet dün gerçekleştirebildik.
Dün saat 15.00 de, gece kalacağımız için ellerimizde kocaman çantalarla düştük yola..Şansımıza da hava bir güzeldi ki.
Gittiğimizde,önce birer Türk Kahvesi içtik, sonra çıktık köy sokaklarına.. Arkadaşım 2 keçi almış yavrularıyla birlikte. Önce onları sevdik, selfi yaptık birlikte. Öyle tatlılardı ki. Sonra yine köyü gezmeye devam ettik.Çiçekler açmış,erikler olmuş, her şey baharı müjdeliyordu.
Eve döndük, birazda balkonda oturup içkimizi yudumladık. Sonra da akşam yemeği için mangalı yaktık. 5 bayan bir arada olunca çok güzel oluyormuş.)))
Elbirliğinde hazırladık akşam yemeğini. Sohbetli, neşeli bir yemek oldu. Gitmeden köye, gece sabaha kadar oturalım diyorduk ama, nerdeeee…
Köy havası çarptı bizi galiba 23.30 da esnemeye başladık. 00.30 da da odalarımıza dağıldık. Hepimize birer oda vardı. Ay vallahi sanki 5 yıldızlı otel gibiydi, sağolsun arkadaşımızda her şeyimizi bir güzel hazırlamış ki..
Yatmadan önce biraz balkonda oturun da bülbül seslerini dinleyin dedi. Vallahi köy kültürüm olmadığı için ben gecenin o saatinde bülbüller ötmez sanıyordum, ama ötmek ne kelime, sanki senfoni orkestrası vardı dışarıda.
Allah bilirken benim uyku problemim olduğu için uyuyamam sanıyordum, ama yatar yatmaz saat 8.30 a kadar uyumuşum. Şimdi takılıyorum arkadaşıma , eğer peş peşe çok uzun süre uyuyamazsam , gelip burada uyurum diyorum.))))
Sabah yine bülbül sesleriyle birlikte güne başladık. Elbirliği ile bu defada kahvaltıyı hazırladık. Ne güzel her şey organikti. Yumurtamızı kümesten aldık, köy tereyağımız, reçellerimiz, peynirimiz, köy ekmeğimiz. Bir tek sucuk organik değildi.
Balkonda Türk Kahvelerimizi içtik. Dedik hadi oturmayalım, bu defada 2 gün önce doğan buzağıyı ziyaret edelim dedik. Ahh yavrum daha 2 günlük ama, kocaman geldi bana.)))Ben insan yavrusu gibi düşündüm galiba. Annesi bizi görünce evladını korumak için biraz mööö dedi. Sonra baktı sevgi dolu yaklaşıyoruz sustu. Hatta yavrusu gelip başını bile okşattı bize.
Köyde de hindi, civciv, oğlak, buzağı, inek,köpek her şey var. Hele erikler. Vallahi dallardan aşağıya sarkıyordu. Sarkmasın diye bayağı hafiflettik.))))Ben çok fazla erik sevmesem de, dalından alıp ağzınıza atıyorsunuz ya, işte ona bayılıyorum. Ağaca çıkıp sadece yedim, toplamadım.
Ev sahibesi arkadaşım, biraz fasulye, salatalık dikti. Çörek otu ve fesleğen ekti.
Bizde mis gibi oksijeni ciğerlerimize doldurup durduk.
Bu arada ben, Pazar günü öğrendiğim diyafram öncelikli çekimlerimi yaptım. Bol bol fotoğraf çektikçe pekiştireceğim inşallah.
Ve saat 15.00 de yine evdeydik. Tam 24 saat süren kısa seyahatimiz, açık havadan olsa gerek inanın bana 3 gün seyahatteymişim gibi geldi. Nasıl yorulmuşum nasıl. Aslında diğer arkadaşlarımda yorulmuşlar.
Düşünün bizim köye gidişimiz sadece gezi amaçlıydı, ya orada yaşayıp, bağ bahçe, hayvancılıkla uğraşanlara ne demeli.
Arkadaşım anlatıyor, bir uyanıyoruz sabah, bahçeye çıkıyoruz ve bakmışız akşam olmuş. O kadar çabuk geçiyormuş ki günleri. Hep doğayla iç içeler.
Bir zamanlar bende 6metre karelik bahçe yapıyordum. Vallahi hergün 3-4 saatim bahçede geçiyordu. Zor iş zor. Allah yardımcıları olsun.
Bu arada sevgili arkadaşlarım hepinize teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız. Ve sevgili Ersin, çok çooook teşekkür ederiz, güzel misafirperverliğin için.
Devamı da gelse iyi olur hani.)))))))
Hepinize bol oksijenli günler dilerim.
Nilgüncüğüm çok güzel özetlemişsin ayrıca ben size teşekkür ederim geldiğiniz için sizde iyiki varsınız
Canım benim,çoook öpüyorum.