Bir özlemişim, bir özlemişim, dile kolay tam 1,5 aydır konservatuvara gidememişim.
Neyse ki hasret bitti ve bu akşam icraya katıldım. Arkadaşlar beni, ben de onları çok özlemişim, Mustafa’nın tavşan kanı çayını da özlemişim. ( Mustafa yaa çok üzgünüm bu akşam sen hiç bir fotoğraf da yoksun.Haftaya inşallah.)
Tabi her zaman ki gibi çok güzel bir icra gecesi geçirdik. Hatta yarın akşam konser olsa hazırız vallahi.))
Tabii ben gidemeyince fotoğraf da çeken olmamış, Tülin desen o da yok bu dönem, yani Facebook’da Sinop Belediye Konservatuvarı sayfasını beğenen arkadaşlarda ne oldu bunlara diye düşünmeye başlamışlar. Neyse biraz sonra fotoğrafları paylaşacağım, dolayısıyla hasret bitecek.
Bu akşam konservatuvarda bir arkadaşımı görünce ister istemez bir anım canlandı. Sizlerle de paylaşmadan geçemeyeceğim.
Senesini yazmayayım, yıllar önce ben daha yeni işe başlamışım, bu arada da arkadaşımla Halk Eğitimi Merkezinde saz kursuna yazıldık. Sazı da hocamızdan aldık, onun sazını kullanıyoruz. Sınıfımızda hep bey var. Ben ve arkadaşım 2 bayanız. Ferruh Hoca öğretiyor. Hatta o dönem yerel gazete bizi haber yaptı. Bayanlarda saz öğreniyor diye. Aslında açık söylemek gerekirse arkadaşım türkü çok severdi, bende onunla gittim. 1 ay kadar oldu, biz tren gelir hoş geliri çalıyoruz. Ama gönül istiyor ki, Aldırma Gönül’ü çalalım.
Sonra arkadaşımla karar verdik, özel hoca tutalım eve gelsin bize öğretsin dedik. O zamanlar babamı nasıl ikna ettim hatırlamıyorum, ama büyük olasılık, 2 arkadaşız diye kabul etmiştir.
Neyse isim yazmayayım çok iyi tanıdığınız Sinop’lu, bu işi çok iyi bilen birini tuttuk. Anlaştık, bize uygun saatlerde bizim eve gelecek ve saz çalmayı öğretecekti.
En nihayet hocamız geldi. Arkadaşımda bize geldi, elimizde sazlar, hocada kendi sazıyla gelmiş, kapıyı kapattık, derse başladık. Hoca başladı Karasuda Pazar var, türküsünü öğretmeye. Hoca anlatıyor, hangi tellere basacağımızı gösteriyor. O da ne…. babam pat diye kapıyı açıp bakıyor. Biraz daha çalmaya çalışıyoruz, yine pat diye kapıyı açıyor babam. Belki 10 kere açtı ve dikkat diye bir şey kalmadı bizde. Babamdan rahatsız olduk, sonra baktık hoca bize Karasuda Pazar var’ı öğretiyor,biz ise dönemin solcu şarkılarını öğrenmek istiyoruz. Hocam dedik, bize Aldırma Gönül’ü öğretsen. Ooo dedi, o na gelene kadar daha çok süre var değince, biz arkadaşımla bu işi böyle yürütemeyiz, en iyisi bitirelim dedik. Ve dersleri sonlandırdık. Bu akşam, o yıllar bize ders veren hocayı görünce ister istemez anım canlandı.
Ve hayat sonra ağlarını değişik şekilde örmeye başladı, ben artık sazdan ud’a kaydım. Ama şarkıdaki gibi elime küçük yaşta almamıştım udumu, aksine emekli olduktan sonra büyük yaş da aldım elime udu…Ama o kadar da büyük değil ya…Ben rahmetli Süleyman Demirel sayesinde 38 yaşında emekli olmuştum..Ahhh ahhh ne günlerdi…..
Aslında bende daha ne anılar var, ooo. Olmadı haftaya da kısmet olur unutmazsam, size ud kursuna gittiğimdeki anılarımdan bahsederim, o bunlardan da enteresan ve çok komik)))
Haydi bir tek anımla yetinin bu akşam, vaktim olunca diğerlerini de yazarım.
Günlerdir dükkanımızda ki ürünleri topluyoruz, kutuluyoruz.Ben bir yandan fotoğrafları çekiyorum, adetlerini yazıyorum. Sonra onları pc ye aktarıyorum. İşim çoook, hem de pek çok.
Size şimdilik iyi akşamlar diliyorum.
Haaa unutmadan yazayım 5 Şubatta konserimiz var, bekleriz efendim.))) Her zaman ki gibi süper olacağının garantisini veririm.))))
Sevgiler hepinize….