Babacığım; geriye kalan son babamdın…Bugün tam 1 hafta oldu seni gerçek mekanına yollayalı… Şimdi kimse kalmadı geride baba diyeceğim.. Artık bu kelimeyi çocuklarım kullanacak, takii o gün gelene kadar…
Şimdi ben babasız kaldım…Aslında ne güzel kelimeymiş, anne baba diyebilmek. Bunun sağlıklarında fazla fark edemesek te, eksikliklerini her daim hissedeceğiz. Yeriniz artık hep boş kalacak…
Babam….. babam…
16 yıldır birlikteydik. Çok güzel günlerimizde oldu, zor günlerimizde oldu, hepsini hep birlikte, sevgimizle , vicdanımızla geçirdik…Allah bize nasip etti, bu yılları seninle beraber geçirmeyi. Aslında alzheimer hastalığın olmasaydı, çok da iyi geçek ti bu yıllar. Ama kimin ne olacağı belli değil ki…
Ben senin orta yaşlılığını da, yaşlılığını da biliyorum. Hepsini beraber yaşadık.
Eşini kaybettikten sonra, nasıl hassas biri olduğunun farkına varmıştım. Senin nasıl düzenli, temiz biri olduğunu yakından bilenlerdenim.
Ne güzel toplardın yatağını, sanki otel odalarının o düzeniyle düzeltirdin yatağını. Nasıl yapıyorsun diye şaşırırdım. Ben asla senin kadar muntazam yapamazdım. Senin sağlığın yerindeyken bir kez bile pijamayla görmedim. Senelerin verdiği o alışkanlıkla her zaman takım elbiseni giyer, dışarı çıkarken kırmızı astarlı beyaz montunu giyerdin. Sana aldığım, siyah ve kahve rengi şapkanı değil, pötikareli şapkanı tercih ederdin. Beni çok severdin biliyorum, benimde seni çok sevdiğimi bilirdin. Ya kızım Günsu, sana adeta tapardı. Oldum olası tapardı sana. Bu yaz buradayken senin kollarını , ellerini ayaklarını kremlerle ovar, üstünü başını değiştirir, aklar ,paklardı. Parfümde sürerdi. Misler gibi dolaşırdın evin içinde. Ufacık bile rahatsızlığını hissetse, hemen acile götürelim derdi.
Arada manikürcü getirir senin el ve ayak tırnaklarını kestirirdik. Ne keyif alırdın o zaman.))
Oğlun….Suha…Bir süre senin hastalığını kabul etmedi, alzheimer olduğunu kabul ettirmek çok zor oldu ona. Bu arada çok üzüldü, arada bağırdınız birbirinize ama sebebi belliydi. Hastalığından öyle davrandın sen. Sakinleştiğinde gelir tokalaşırdın, onun başını okşardın. Bazen beni kızın sanırdın, damat gelmedi mi diye sorardın.
Hiç kimseye elini öptürmezdin. Çok da kibardın bayanlara karşı. Dolmuşa bindiğimizde ayakta genç kızda olsa hemen yerini verirdin. Allah biliyor ya sen öyle yapınca kızardım içimden. Baba otur, sen büyüksün derdim, inat eder ayaktaki bayanı yerine oturturdun. Bazıları oturmak istemezdi, huyunu bildiğim için oturun lütfen, o asla oturmaz diye bayanları uyarır oturturdum.
Elin ne kadar açıktı, daha gençken pazara gider, 1 kilo yeterli olan bir yiyecekten en az 5 kilo alırdın. Az mı dağıttım, o 10 kilo birden aldığın kestanelerden. Nasıl kuvvetli biriydin ki 80 yaşın üzerindeyken bile eve 10 kiloluk karpuzları getirir, buzdolabına sığdıramaz, bu kadar ağır şeyi nasıl taşıdın, neden aldın diye sana kızardık.
Eskileri o kadar çok anlatırdın ki, 1000 lerce kez dinlerdik. Bazen ben mutfakta iş yaparken bana anlatırdın yine Haşim ağabeyini, İhsan Sabri Çağlayan’la geçen anılarını.. Ben hı hıı derdim ama çoğu kez dinlemez dinler gibi davranırdım. Senin de hoşuna giderdi.))Bak şimdi gülümseyerek anımsıyorum bunları.
En yaşlı emekli polis olduğundan arada emniyette ki yemeklere davet edilir seninle birlikte bizde katılırdık. Çok sevenin vardı. Bizim çocuklar derdin emniyette çalışan görevlilere. Onlarda hürmette kusur etmezlerdi. Bayramda emniyetten bir polis memuru, çikolatasıyla ziyarete gelir, bayramlaşırdı seninle.
Birde vali Ahmet Cengiz zamanında, polis gününde sana plaket ve kahve takımı hediye etmişlerdi. Seviyorlardı seni gerçekten. Birlikte sokağa çıktığımızda Suphi Amca diye eline sarılanlardan anlardım bunu.
Birkaç kez gerçek anlamda hastalandın. Ama her defasında atlattığın için, bu defada sana hiç konduramadık. Birkaç arkadaşım bu defa kötü dese de, biz hiç konduramadık sana. Ooo diyordum o neleri atlattı, bu defada iyileşecek. Meğer gerçek olacakmış dedikleri.
Sen hastalanıp hiç yatmadın ki.. Ölümünden 1 saat önce bile balkona çıkıp etrafı seyretmişsin. Oğlun baba üşüteceksin, gir içeri diye seni içeri almış. Bütün gün dolaşırdın, hatta bütün gece. Artık sandalyelerin üzerine de çıkmaya başlayınca, durumunun biraz daha kötüleştiğini fark ettik. Ama seni durduramıyorduk….
Seni kaybettiğimiz sabah gözlerinin rengini beğenmedim, asla ölecek diye değil, rahatlayasın diye hemen abdest alıp başucunda yasin, tebareke okudum. O arada kollarını yukarı doğru uzatıp sanki birilerine al beni diyordun. Acaba o anda gerçekten birşeyler mi görüyordun ki…
Bir saat sonra eşim, gelsene diye beni başucuna çağırdığında, senin öldüğünü anlamadık bile. (Daha 10 dakika önce sana mandalina suyu vermişti şırıngayla. )
Oturduğun yerde sessiz, sakin kalmış kıpırdamıyor, baba baba seslerimize yanıt vermiyordun..İşte böyle sakin sessiz, aramızdan ayrıldın. Komşumu çağırdım, babam bize yanıt vermiyor diye … Ve sonrası malum…
İşte yoksun artık, gittin… Şimdi yatağın boş, odan sessiz. Ortalarda dolanan da yok. 2 gün önce bir ses geldi hemen fırladım, seni ardiyeye girdi diye, dün yine fırladım, sokak kapısını açtın diye… Sonra yok Nilgün dedim, o artık yok, çok sevdiği eşinin yanında…
Nasılsın, buluştun mu annemle? Yan yana yatıyorsunuz şimdi…İkinizin de mekanı cennet olsun. Huzur içinde uyuyun.
Vicdanım rahat, huzurluyum, sana çok iyi baktığımı düşünüyorum, herkeste öyle diyor, dua ediyorlar bana. Ama ben vazifemi yerine getirmemim huzuru içindeyim. Allah dan duam, eğer uzun yaşayıp da senin durumuna gelirsem, benim sana baktığım gibi , bana da baksalar yeter. Yine de Allah aklımızı korusun, dermansız dert vermesin.
Ne çok sevenin varmış babam. Defnedileceğin gün hava soğuk ve yağmurluydu, ama inanır mısın doluydu camii. Seni sevenler, bizleri sevenler hep oradaydı. Yeğeninde geldi Gümüşhane’den, torunlarında. Dedelerine son görevlerini yapıp aynı gün döndüler. Onların gözbebeğiydin.
Evimiz doldu taştı inan. Öyle çok yiyecek geldi ki. Senin elin hep açıktı, arkandan da bolluk oldu babacığım. Emniyetten belki 100 pide geldi, yaptırıp getirdiler arkandan. Yine emniyetten birçok müdür ve polis vardı camide, tabutun Türk Bayrağına sarıldı. Çelenk te yollamışlardı. Emeklerinin karşılığını verdiler sana. Belediye pide yolladı. Eşimiz dostumuz getirdi. Velhasıl herşeyin bol boldu. Okumanı da yaptık. Helvanı da Güzin Abla, Leman kavurdu. Allah kabul etmiştir inşallah. Hepsinden Allah razı olsun.
Şimdi Allah’tan rahmet diliyorum, mekanın cennet olsun, huzur içinde ışıklar içinde uyu. Eğer hakkım geçtiyse helal olsun. Senin de bana hakkını helal ettiğini biliyorum.
Ahh BABAM ahh.. Düşünüyorum da 16 yıl nasıl geçti.? İnan bir varmış, bir yok muş …Şimdi hepsi masal oldu….
Gerçek olan şu, biz babasız kaldık. Sen kalenin son kapısıydın, o da yıkıldı gitti. Şimdi artık kapısız kalede, sıranın kime geleceğini bekleyeceğiz.
Allah’ım sıralı ölümler versin, dermansız dertler vermesin. Ülkemize zeval gelmesin…
Canım ASLAN KRALIM…Huzur içinde uyu..Ruhun Şad, mekanın cennet olsun.
Allah babanıza rahmet eylesin, sizlere de sabır versin ve Allah razı olsun. Sizinle Ayışığında karşılaştığımda internetten yazılarınızı okuduğumu, kayınpederinizin nasıl olduğunu sorduğumda şaşırmıştınız, onuda mı biliyorsunuz diye, artık yok, Allah kabir rahatlığı versin, sizlere de başka acı göstermesin.
Amin, çok teşekkür ederim.