Sabahattin Ali’nin kitaplarını çok sevdim. Bu defa da 255 sayfalık İçimizdeki Şeytan’ı bitirdim. Başlarda birazcık yavaş ilerlese de, sonradan hareketlendi ve zevkle okudum.
Kuyucaklı Yusuf, Kürk Mantolu Madonna ve ardından yazdığı ‘’ İçimizdeki Şeytan’’ 3. Romanıdır. Böylece 3 romanını da bitirdim.
Kitabın arka kapağında yazanlar şöyle: İsteyip istemedeğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticede aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi bir mesulünü bulmuştum: Buna içimdeki şeytan diyordum, müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması. İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu… İçimizdeki şeytan yok… İçimizdeki aciz var… Tembellik var… İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var…” Bu romanında, toplumsal gündemin kişilikler üzerindeki baskısını ve güçsüz insanın “kapana kısılmışlığını” gösteriyor Sabahattin Ali. Aydın geçinenlerin karanlığına, “insanın içindeki şeytan”a keskin bir bakış.
Aslında anlatılan Ömer ve Macide’nin beraberliği gibi görünse de, en çok bahsedilen konuda, Ömer’in çevresindeki arkadaşlarının yaşantısı,hayat hakkındaki düşünceleri.
Ben beğendim. İyi okumalar diliyorum.