Sabah 5.00 de uyandırıldık. Ve 6.10da  Yunuslara götürecek olan teknenin sahibi bizi resepsiyondan aldı. O saatelerde kapkaranlıktı heryer. Kano şeklinde ama örümcek gibi ayakları olan tekneye bindik ve gün doğumuyla birlikte denize açılıp, yunusları aramaya başladık.

Şimdiye dek seyahatimin 8 gününü anlattım size. Ama bu seyahatim uzundu,onun için birazda Sinop’ta ki günlüğümden bahsedeyim dedim. Seyahatimin yanında, Sinop’ta pek birşey yaptığım söylenemez.

  Dün gece Kadir lerin evinde kaldığımızı yazmıştım size.Sabah 9.00 da  Türk usulü kahvaltımızı yaptık.

  Bu kitap 2012 yılında çıkmıştı, ben yeni okudum. Nasıl kaçırmışım bilmem. Sinan Akyüz’ün en güzel kitaplarından biri. Üstelik gerçek hayattan alınmış bir roman. İçim burkularak okudum.

Taaa yaz aylarında üst zihnimden bir fikir geldi ya da bir hayal kurdum diyebiliriz. Dört yıldır hem öğrencisi olduğum hem de çalışmalarını “Ben zamanı” çatısı altında organize ettiğim sevgili hocam Ali Erdinç Başaran ile enerjisi oldukça yüksek Kapadokya’da özel bir çalışma yapmaktı hayalim.

  Bu sabah Gili Adasından teknemiz saat 12.00 de kalkacağı için erkenden kalkmamız gerekmiyordu. Ama ben normalde uykusuz biri olduğum için sabahın köründe yine ayaktaydım.

Bugün sabah 8.00 de ayaktaydık.  6 gündür bağırsaklarım bozuk, 2 gündür de durdursun diye Türkiye’den getirdiğimiz ilaç dan alıyorum. Onun için de yediklerime dikkat etmek durumunda kalıyorum.

Yıllar önce şişkinlikten muzdaripken tavsiye üzerine besin intolerans testi yaptırmıştım. İki ay boyunca yasak olan tüm süt ürünleri, pirinç, baklagiller, şeker, beyaz un ihtiva eden hiçbir şeyi ağzıma koymadım. Bir süre sonra enerjim o kadar yükseldi ki, sabahları yataktan neredeyse parendeler atacak kadar fit olarak kalkıyordum.