Antalya-Çıralı’da 2. gün…Yavuz Bungalov..

Güzel bir gece sonrası,yine güzel bir sabaha uyandık. Önce hava kapalı gibi geldi, meğer portakal ağaçlarının sıklığından güneş bize geç ulaşmış.Mis gibi hava ve siz doğanın kucağındasınız.Kapınızı açtığınızda gördüğünüz yeşillik, bahçede dolaşan sülünler, birbirinden güzel rengarenk çiçeklerle güne güzel başlıyorsunuz.

Hemen hazırlanıp kahvaltıya gittik.Yine organik ürünlerin bulunduğu kahvaltımızı yaptıktan sonra, güneşlenip yüzmek istedik.
Deniz ilk girdiğinizde soğuk geliyor belki ama, hemen 1 dakika bile sürmeden alışıyorsunuz ısısına.Denizini tam tanımadığımızdan sahilden ancak 15 -20 metre açılıyoruz. Giriş biraz taşlı sonrası kum.Yüzdük ,güneşlendik. Ve bir gün önceden görmeyi planladığımız Adrasan’a nasıl gidebiliriz durumunu araştırmaya başladık. Sonra da bir taksi tutup, gittik.Araştırmalarımız, bizi önce Ulupınar’a götürdü. Ulupınar küçük bir köy. Akan suların üstüne, masalar kurmuşlar, altınızdan sular akıyor, etrafınızda yeşil başlı ördekler yavrularıyla birlikte yüzüyor, alabalıklar taşların arasına bazen gizlenip çıkıyor. Etrafta yerli ve yabancı çok turist var. Bizde kendimize bir masa seçip oturuyoruz.Ben tabii tahmin ettiğiniz gibi önce bol bol fotoğraf çekip oturuyorum. İkimiz levrek, diğer ikimiz ızgara köfte yiyoruz, bol salata, sıcak pideler geliyor, yine oraya özgü soğuk mezelerle soframızı süslüyorlar.Çok nefis bir yemek yiyoruz,şırıl şırıl akan suların arasında. Hesapta tahminimizden çok uygun geldi.

Yemek sonrası rotamız Adrasan oldu.Daha önce çok methini duymuştum.Kumsalı güzel, denizi kumluktu. Kıyıda lüks oteller vardı. Bazı otellerin havuzları da vardı. Bu bölgeyi daha çok İngilizler seçiyormuş. Çıralı’yı ise Alman ve Ruslar tercih ediyormuş.Arabayla dolaştık çevreyi, sahili yürüdük.Etraf sakindi, çok yoğun bir kalabalık yoktu henüz.Demek kalabalık ortamdan hoşlanmayanlar için gidilecek tarih 20 mayıstan önce oluyor. Şöförümüz, Adrasan’dan sonra bizi Olympos’a götürdü. Olympos’u hep sahilden yürümüştük ve çok fazla içine girmemiştik.

Daha önce gittiğimizde göremediğimiz Kadir’in Ağaç Evlerini bu defa gördük.)))Ya o kadar enteresan evler ki, şimdi sizlere nasıl tasvir etsem diye düşünüyorum. Fakir bir köy mahallesi getirin gözünüzün önüne.Ağaçlardan gelişi güzel yapılmış evler, hani derme çatma deriz ya ,aynen öyle. Merdivenlerinden çıkarken korkuyorsunuz sanki kırılacakmış gibi geliyor size.))Eskiden Tommiks kitaplarında gördüğümüz evleri andırıyor birazda.Hepsinin özel ismi var. Sokaklarına ayrı ayrı isimler koymuşlar. Voleyboll sahası, diskosu,hatta yüksekçe bir ağacın üstünde, tek minicik bir odası vardı, adı Prenses odasıymış.)))Arkadaşım ben gelirsem burada kalırım dedi.)))2 tane barı bar, birini adı Hangar Bardı.Etrafta bol miktarda at arabası tekerleri var. Hatta iki tekeri kenarlara koyup bank yapmışlar. Ortada ağaçın etrafına oturmak için yer yapmışlar , arkasına da birçok dilden merhaba yazmışlar.Bahçede enteresan tavuklar var,değişik belkide yöreye özel. Arka bahçede iplere çarşafları asmışlar kuruyor. Yaa inanın oraya girdiğinizde kendinizi fakir gibi görünen köy mahallesinde buluyorsunuz.Camlar filan kırık dökük duruyor. Sabah akşam açık büfe var. Etraf kalabalık, barına çıktık, ne kadar eski eşya varsa getirmişler, makineler ,ütüler, eski koltuklar,eski minderler. Sonra oradaki görevliyle, bizi getiren şöför konuşunca bize odaları da gösterdiler. İçerisi daha farklı umduğumuz gibi çıkmadı. içinde tuvalet ve banyosu var. Ortada çift kişilik yatak. tahtadan yapılmış kapaksız dolap, tv yok, klima var. basit bir oda görünümünde. Bir nevi hostel. Bazı odalar daha küçük,tuvalet banyo yok içlerinde. Bu evler 25 yıl içinde 2 kez yanmış ve Kadir Bey tekrar tekrar yapmış her defasında.Ve dünyada enteresan 22 yer arasında yer alıyormuş.Geçen haftada ,İntizar  klibini orada çekmiş.Aşağıda ki linki tıklayıp izleyebilirsiniz.
http://www.youtube.com/watch?v=labWx70fX8M
Macera arayanlar ve gençler için ideal olabilir. Fazla titizseniz eğer biraz zor.)))Ben şahsen bir gece kalmak isterdim, ama uyuya bilir miyim bilmiyorum.Yattığım da sanki Tommiks’in düşmanları gelecekmiş gibi hissederim.)))))))

Kadir’in Ağaç Evlerinden sonra Olympos içlerine gittik. Yolda satılan taze çilek, kiraz ve eriklerden aldık. Yıkayıp satıyorlarmış, bizde taksinin içinde yemeğe başladık, çok tatlıydı.Saat 17.00 de Yavuz Bungalov!a geldik. Aynur Hanım’ın 5 çayı için hazırladığı kurabiyelerden yedik.Fazla yemedik ,çünkü akşam için şaraplı güzel bir akşam yemeği düşünüyorduk.. Sonra sohbet arasında niçin burada dut satılmıyor diye sorduk Derya Bey’e. O da, bizim bahçede 2 dut ağacı var gidip yiyin dedi. Aman Allah’ım bunu duyar duymaz hemen evi bulmaya gittik, bulduk da. Elimizi yukarı kaldırmadan dalından direk ağzımıza atarak dut yedik. Körün istediği bir göz ,Allah verdi 2 göz misali bir yedik bir yedik anlatamam. Dalından dut yemek hep hayalimiz olmuştur, bu hayalimizde gerçekleşmiş oldu.))))Oldu oldu da…..Saat 19.30 oldu bizde daha acıkma belirtisi yok. Güya kendimize içkili ziyafet çekecektik. Saat 21.00 oldu hala acıkmıyoruz, dedik ki haydi en iyisi biz bir şarap alalım, patates kızartması yaptıralım, kuru yemiş, taze meyve kapımızın önünde yiyelim dedik. ve öyle yaptık. Oranın patates kızartmaları da çok farklı soyup direk atmıyorlar yağa, zaten kabuklu kızartıyorlar ve önce hafif haşlıyorlarmış. Çok güzel oluyor.

2. akşam Sinop’lu arkadaşlarımızda bizleri görmeye Çıralı’ya geldiler.Biz saat 22.30 gibi dün akşam ki gittiğimiz Karakuş Resturana gidip onlarla buluştuk. Yine rüzgar gitmiş, pırıl pırıl sakin bir gece ,durgun bir deniz , mehtaplı bir gece ortaya çıkmıştı.
Saat 24.00 gibi ayrıldık oradan.
Işıklar sönmüş, resturanların bazısı kapanmış,sahilinde birkaç turistten başka ve yiyecek arayan can dostu köpeklerden başka kimse yoktu. Odamıza yürüken günü yorgunluğunu gözlerimizde hissettik.. Ne çok uykumuz gelmişti..
Odaya girip yattığımızı hatırlıyorum.. Burada ki gibi uykum kaçmamış, hemen uyumuştum.))))))
Ahh Çıralı ah…. İyi ki seni keşfetmişiz…….