Acı dolu ilişkiler
-Hıyarsın sen!
-Neden õyle diyorsun?
-Çünkü õylesin…
Yürürken iç konuşmam bu minvaldeydi. Neden mi?
Evden çıkmadan acı dolu bir ilişkinin hüküm sürdüğü bir diziye baktım.Ve farkettim ki, aşık olmak benim için acı çekmek anlamına geliyor. Düz mantıkla ne kadar çok acı, o kadar büyük aşk…
Suratıma inen Osmanlı tokadı şokunu yaşatan bu farkındalıktan sonra…
-Sen bir bardaksın. Içinde ne olduğuna sen karar verebilirsin…
Dedi iç sesim.
Içimde ağızda buruk bir acı bırakan altı çamurlu bir sıvı vardı ve eskimişlikten dolayı kokuyordu. Artık içimi yenileme zamanı gelmişti. Içimi dolduracak yeni sıvının (düşüncelerin) zamanı geldi. Artık seçim zamanı.
Neden acı dolu olması gerektiğini düşünüyorum ki bir ilişkinin? Ulaşılamaz olduğunu düşündüğüm için mi? Bir ilişki ulaşılabilir olduğunda neden değerini yitirir ki?
-Aman Allahım, sen egosun! Bana oyunlar oynayan, istediğini yaptırmak için beni korku dolu dehlizlere sürükleyen egom. Şu anda sana küfretmek istiyorum, ama niye bõyle davrandığını da biliyorum. Kendin için beni kullanıyorsun. Ilişkinin değerini ulaşılmazlıkla yüceltip, beni kibir denizinde boğuyorsun. Beni bana düşman ediyorsun.
Demek õyle. Artık senin kurbanın olmayacağım. Artık acı dolu ilişkilerin zaman kaybı olduğunu ve ancak bende yara açmaya yaradığını biliyorum.
Şimdi ve burada, şu anda ben Banu Conker kendimi kolaylıkla, rahatlıkla ve huzurla yaşayabileceğim yeni bir ilişkiye açıyorum. Sevgili egom, istediğin kadar tepinebilirsin. Serbestsin!
Banu Conker