Ayvalık…….

Yunan Adaları turunu bitirip ,pazar sabahı saat 8.00 de Çeşme limanındaydık.  Ets Tur çok düzenli ve rahat bir şekilde yolcu çıkışlarını

gerçekleştirdi. Gümrük problemi hiç olmadı. Sonrada otoparkta bekleyen arabamızı alıp yollara düştük.

Önce bir Alaçatı’yı görelim dedik. Özellikle de sörf yapılan kıyıyı görmek istedik.Fakat orada da tabela sorunu vardı.Yolu bulmakta zorluk çektik. Tarif edilen yere gittik. Ve çok uzun bir yol katettik,ama yine de bulamadık. Hatta aynı şekilde bizim gibi dönenler oldu. Bizde biraz merkez de dolaştık. Evler çok güzel villa tarzındaydı.Yine geze geze yolumuza devam ettik. Ve Assos’a geldik.

Ana yoldan sanıyorum 25 kilometre içeri girdiğimizde Behramkale Köyü’ne geldik. Behramkale, denize hakim bir yer üzerine ve tam da Midilli adasının karşısına kurulmuş bir yer.Kaleye giden yol boyunca yerli halk ,hep hediyelik eşya satıyorlardı. Hatta köyde yaşayan beylerde, eşlerine yardım etmek istediklerinden, tülbent  kenarına oya yapıyorlardı.

Bol miktarda kekik,sabun çeşitleri vardı. Kenarı oyalı tülbentler,tahtadan yapılmış oyuncaklar tezgahları süslüyordu.

Ören yeri antik kentine giriş, ücretliydi. Müze kartınız veya İş Bankası kartınız varsa ücret ödemeniz gerekmiyordu.

Ben özellikle de fotoğraf çekmek için girdim. Karşıda Midilli Adası, altta Assos’un dalgakıranı ve teknelerle görünüm harikaydı. Ve tarihi dokusunu oluşturan lahitler, kale kalıntıları da, tarihi yerleri görmeyi sevenler için çok güzeldi. Birçok turist dolaşıyor, resim çekiyordu.

Sonra yine Ayvalığa doğru hareket ettik. Çok kısa sürede Ayvalık’taydık.

Ayvalık’da yeğenimin işlettiği pansiyonda kaldık. Bu sene yeni açmıştı Ayfada Pansiyon’u. Bizde görmek istedik. Çok enteresan bir yerdi. Tarihi dokudan hoşlananların gidip muhakkak kalmasını önereceğim bir yer. Arka tarafı önceden kiliseymiş ,1928 yılında camiye dönüştürülmüş ve bu kaldığımız yerde kilisenin papazı yaşamış.

Yüksek tavanlı,kemerli 3 kişilik bir oda. Üst katlarında da 4 oda var.Bu odaların 3ü banyolu, diğerleri ortak banyolu. Bizimkilerin içinde banyo vardı.

Geceleri mezelerle süslediğimiz masamızda,canlı müzik eşliğinde sohbet ettik.Sabah kahvaltısında damla sakızlı özel kurabiyelerden ve bizim lor peynirine benzeyen ama biraz daha yumuşak ve tatlı ,üstüne vişne reçeliyle ikram edilen özel kahvaltılıklarından tattık.

Pansiyonumuz Ayvalık merkezinin tam içindeydi.Sahildeki resturanlara, tur teknelerine, yürüme mesafesi 2-3 dakikaydı. Gittiğimizde pazarıydı, biraz alışveriş bile yaptık. Zeytinleri, özel peynirleri,taze cevizi çok güzel ve ucuzdu. Hatta bir ara Sinop’a getirmeye bile düşündüysem de vaz geçtim.))

Yeğenimin tavsiyesini dinleyip ev yemeklerinin piştiği Günaydın Resturanda öğlen yemeğimizi yedik. İşkembe çorbası, paçası ve diğer sebze yemekleri de çok güzeldi. Ev yemeği özlemimiz gitti.))

O gün Cunda Adası’na gidip Şapel’i görmemizi ve Cunda Adası’nın sokaklarını keşfetmemizi,  tarihi evleri ve ev kapılarını görmemizi önerdiler.Arabayla gitmememizi söylediler. Merkezden otobüsle gittik Cunda Adasına. İlk büyük köprü Cunda Adasına kurulmuş. Köprüden geçtik, Şapel’de indik. Şapel bir değirmen. Ama öyle bir yerde kurulmuş ki heryer ayağının altında. Ve panaromik bir şekilde adayı izleyebiliyorsunuz. Yine burada,Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı var.  Manzaraya karşı çayımızı içtik. Ve sonra da aşağıya adanın merkezine doğru,ara sokaklardan indik. Mikanos gibi dar sokakları vardı. Sahilde yine hediyelik eşya satanlar da, belki 2 saatimiz geçti. Bu defa Sabri arkadaşım   haydi alışveriş yapın diye tutturdu.))Fiyatlar burada 10 tl den başlıyordu.Epey bir ıvır zıvır aldık.))

Sonra da akşam yemeği için kendimize yer aradık, tavsiye üzerine Körfez Resturanı seçtik. Levrek, beyaz peynir,rakı, yoğurtlu salatalar, kabakçiçeği dolması, midye kızartması,arkadaşıma da ızgara köfte istedik. Kabakçiçeği dolmasını, aynı zeytinyağlı lahana dolmasına benzettim. Bu arada akordiyon çalarak dolaşan  müzisyende yemeğimize renk kattı. Dönüşü tekneyle yapacaktık ama, çok dalga olduğu için, biz kara yolunu tercih ettik. Taksi dolmuşlarla gece saat 24.00 de pansiyonumuza geldik.

2. gün…Selina 2000’le ada turu..

2.Gün bize tekne turu önerdiler. Selina 2000 teknesini tercih ettik. Koca bir tekneydi. Sinop’taki Kalyon teknesinden daha büyüktü. 3 katlıydı. 3. katta animasyon,canlı müzik vardı. 2 katta güneşleniyordu. Kişi başı 20 tl den anlaştık.Öğlen yemeğinde kızarmış papalina balığı ve salata , balık yemeyenler içinde makarna ikram ettiler. Önce tabağımıza 6 tane balık koyduklarında ,çok azmış doymayacağız dedik. Sonra baktık tekrar servis yaptılar. 5 dakika sonra yine. Meğer sıcak sıcak yiyelim diye azar azar veriyorlarmış.Ve artık o kadar çok doyduk ki.. Görevli ortaya balık isteyen var mııı, herkes doydu mu diye bağırıyordu. ))))Yani yemek de sınır yok, doyuncaya ,hatta patlayıncaya kadar yiyorsunuz.)))

 

3-4 koyda durup yüzdük. Mis gibiydi su, ne balık, ne deniz anası vardı. Rahat rahat yüzdük. Dönüşte de Cunda Adası’na uğradı, dondurma yiyene , lokma tatlısı ikram ettiler. Sakızlı ve kestaneli dondurmasından yedim. Güzeldi. Akşam saat 19.00 da tekrar Ayvalığa gelmiştik.

Duş alıp, biraz dinlendik ve o gece kendimize Ayfada Pansiyon’da,bol aperatifli güzel bir sofra hazırlattık. Canlı müzik eşliğinde,hoş sohbet vakit geçti.

3. gün…Sarımsaklı & Şeytan Sofrası

Bugün bize Sarımsaklı’yı  ve Şeytan Sofrasını görün dediler.

Sabah  kahvaltımızı pansiyonda yaptık ve 10.30 gibi yola çıktık. Upuzun boydan boya bir sahili var. Arabayı park edip yürüdük.Sonra Mutlu resturanda öğlen yemeği yedik. Mutlu resturandaki çok mutlu görünen döner doktoru Tuncay’ın bize hazırladığı tombik dönerlerimizi ve Ayvalık tostumuzu yedik. Ayvalık tostunu ilk kez yedim. Ne çok şey koymuşlar arasına,ekmeği de özeldi. Ama çok kalorili olsa gerek devamlı yenmez bence.)))

Sonra da Sarımsaklı Plajına gittik.Orada da 2 şezlong, bir şemsiye 10 tl.di. Deniz soğuk gibi gelse de sonra alıştık. Çok güzeldi, hiç yosun ve kaya yoktu…

Saat 18.00 gibi denizden çıktık ve Şeytan Sofrasına gittik. Ne kalabalık öyle, anlatamam…Otobüsler ,özel araçlar, anababa günü gibiydi.Ne göreceğiz diye merak ettim.

Şeytan Sofrası’na çıktığımızda, tepede çay bahçeleri,  aşağıya baktığınızda da birçok ada görüyordunuz. . Bir de şeytanın demirparmaklıklar arasına aldıkları ,ayak izi. Herkesin elinde fotoğraf makinesi, güneşin batışını bekliyorlardı. Bizde dolaştık, çay içtik, güneş batarken fotoğraf çektik. Güneşin adalar üzerine deki etkisi güzeldi. Ben en çok güneş adanın arkasına geçince, gökyüzündeki yansımasını sevdim.

Ve orada günü batırıp Ayvalığa döndük. Yine Günaydın resturanda akşam yemeğimizi yiyip, Ayfada Pansiyon’da devamını getirdik.)))

Sabah ayrılık saati gelmişti. Ne hoş tesadüf ki son gün, tiyatrocu Şeref Çetin’le tanışma olanağım oldu. Tiyatrocu olan ve aynı sahneyi paylaşan yeğenimi ziyarete geldiğinde , onunla da tanışmış oldum. Hatırlarsanız kendisi web sayfama konuk olmuştu. Linkini tekrar yayınlayayım da ,sizde hatırlamış olun.

https://nilguncabaci.com/2011/08/seref-cetin-tiyatrosu/

Ve Türk kahvelerimizi de içip ,yola koyulduk…