Merhaba…
Çok haber var ama, ben yine Safranbolu gezimizle günlüğüme devam etmek istiyorum.
Sabah Kahvaltımızı otantik bir ortamda yaptıkdan sonra, Asmazlar Bağevi’ nden ayrıldık. Otobüsümüz hareket ettiğinde saatimiz 9.30 olmuştu.
İlk olarak Bulak Mencilis Mağarasına gittik. O kadar çok merdivenle çıkıyorsun ki, bir ara eyvah, yandın Nilgün dizini mahvedeceksin dedim. Çok şükür korktuğum gibi olmadı.
Mencilis Mağarası, Bulak köyünün yakınlarında, Türkiye’nin 4. Büyük mağarası 6042 metre uzunluğunda, ama sadece 400 metresi ziyarete açık. Sarkıt,dikit,sütun ve duvar damlataş oluşumları yönünden oldukça zengin bir mağara. İçerinin sıcaklığı yaz kış 15 dereceymiş. Temiz nefes açıcı bir havası var, aynı Sinop- Ayancık’da ki İnaltı mağarası gibi. Ve buranın havası, nefes darlığına, astıma ve bronşite iyi geliyormuş. Mağaradan çıkışta bize sıvı tüketmemizin iyi olacağını söyledi oradaki görevli. Nedenini duyamadım.
Mağaranın içi İnaltı mağarası gibi yüksek değildi. Çok bölümlüydü. İçerisini merak ve beğeniyle dolaştık.
Tekrar otobüsümüze binerek bu defada Kristal Terasın yolunu tuttuk. Altı cam kaplı ,bir uçurumun üstünde duruyorsun dediklerinde, ay ben korkarım çıkamam dedim. Ama oraya gittiğimizde korkum gitti. Grup grup giriyorsunuz o bölüme, üstü cam alttan metallerle tutturulmuş. Manzara müthişti. Ben fotoğraf çekmekten tehlikeyi unuttum bile. Bir ara tam uçtayız, bu arada da bayağı sallanıyor bulunduğumuz yer ama. Baktım arkadaşımın biri çoktan uzaklaşmış. Korkmuş yani.)))Bende de biraz adrenalin yükselmesi oldu.)))
Kristal Teras 11 metre uzunluğunda, 75 ton ağırlık kaldırabilen 100 metre karelik bir yer. Yerden yüksekliği 80metre.
Yukarıdan baktığınızda Tokatlı Kanyonu ayağınızın altında, manzara süper.
Tokatlı Kanyonunun bir ucu Tokatlı Köyünde, diğer ucu ise Eski Çarşı’nın Gümüş Mahallesinde. Yürüyüş parkuru olarak, yaklaşık 9kilometrelik bir parkur. Bu arada merdivenlerden aşağıya inerken veya çıkarken yorulanları düşündüklerinden ara ara tahtadan oturma yerleri yapmışlar, oturup dinlene biliyorsunuz.
Kanyona indiğinizde ağaçların altına oturup güzelliğin tadını çıkarabilirsiniz. Bazı yerlere salıncaklar kurmuşlar, piknik yapacağınız masalarda vardı. Grubumuz kanyonun sonuna kadar yürüdü, biz ve bazı arkadaşlar, ağaç altında oturmayı tercih ettik. Doğayla baş başa…
Bir süre sonra yukarı çıkıp oradaki Cafede oturarak, yürüyüşten dönecek arkadaşlarımızı bekledik. Bu arada bir şeyler yedik içitik. Kristal Terası ve çevreyi seyrettik. O kadar çok tur geliyordu ve vardı ki , şaşırdım. İnanın para basıyor orası. Aslında fazla pahallıda değil, 3-4 lira gibi bir şey.
Ama gezi programınıza, bu yeri alırsanız, en ideal zaman kesin nisan, mayıs ve eylül ayı olmalı. Bizim şansımıza da çok sıcak dı, yada Sinop soğuk olduğu için burası çok sıcak geldi.
13.30 gibi Safranbolu’dan Kastamonu’ya hareket ettik. Yolculuğumuz pek eğlenceli geçti, kimi şarkılara eşlik ettik, kimi müziklerde oyunlara.
Kastamonu’ya gidince önce karnımızı doyuralım dedik ve Akçaabat köftecisine gittik. Gerçekten köftesi nefisti.
Sonrada bazı arkadaşlar pastırma, yassı kadayıf ve bulgur almak için serbest zaman tanındı, bizde bir Avm ‘ye gittik. Resim sergisi vardı ben orayı gezdim. 19.30 da da dönüşe geçtik.
Dönüşte müziğin sesi açıldı, eğlencede hat safhaya ulaştı, ve çok keyifli bir yolculuğumuz oldu.:)))))
Sinop’a geldiğimizde saat 22.30 olmuştu.
Arkadaşlara teşekkür edip evlerimizin yolunu tuttuk. Herşey çok güzeldi. Bizi davet eden arkadaşıma, orada bizlerden dostluğunu esirgemeyen diğer arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum…
Bir kısa yolculuğumuz daha böyle sona erdi. Diğer gezilerde buluşmak üzere…..
İyi günler.