Kusura bakmayın ne olur…

Sizlere epeydir yazamadığım gibi, yeni yılınızı bile kutlama olanağım olmadı. Çok özür diliyorum. Ama mazeretimi yazınca beni affedeceğinizi de biliyorum.Önce tüm kalbimle yeni yılınızı kutluyor, her şeyin gönlünüzce olmasını diliyorum. Umarım 2016 hepimiz için, ülkemiz ve dünyamız için çok çok daha güzel olur.

Sevgili okuyucularım, en son günlüğümü 26 Aralıkta yazmışım. Bu arada neler yaptım???

Resim kursuna gittim, arkadaşlarımla birlikte hem güzel vakit geçirdik hem de güzel resimler ortaya çıkardık. Bu arada sipariş olarak yaptığım resim bitti, kuruyunca Bursa’ya yollayacağım.,Gelelim diğer günlere …

2015-12-29 15.59.48

 

Perşembe günü dükkanımızın kapanışıyla ilgili gerekli kurumlarla görüşmeler yaptım, dükkanda eşime yardım ettim. Ve Çarşamba günü başlayan kar, Perşembe günü iyice arttı. Perşembe akşamı eve geldiğimizde kayınpederimin öksürüğünde artış olduğunu fark ettik. Ihlamur yaptım, sıvı şeyler içirmeye çalıştık, içemedi. Eşim akşamüzeri nöbetçi aile hekimimize gidip ilaç aldı. Ama doktor sabah alsın ilacı demiş balgam söktürücü için. Velhasıl kendi rutin ilaçları dışında bir şey veremedik. Gece saat 2.00de baktık çok öksürüyor, sanki boğmaca gibi, birde ötüyordu resmen. Dışarısı kar buz, ne yapalım bu saatte derken ambulansı aradım hemen geldiler ve hep birlikte gecenin 2.30 da hastaneye acile gittik. Doktor baktı, önce serum verdiler, ardından ilaç . Acildeki doktor yarını bekleyelim göğüsçüde görsün dedi. Saat oldu 3.00. Eşime dedim ben gitsem iyi olacak, çünkü yarın son gün olduğu için dükkanımızla ilgili yapacağım şeyler vardı.

2015-12-31 03.48.05

Neyse ki hastanenin nöbetçi taksisi vardı ve  şoförü uyandırıp eve gelmek için yola çıktık.Ama bir tipi var anlatamam. Yolarda bazı arabalar kaymıştı. Karayollarından hiçbir ekip yoktu. Yani Allah’a emanet gittik. Eve geldiğimde 3.30 olmuştu. Bende hiç uyku yoktu, zaten eve ayakkabı ile girildiği için evi temizlemem gerekti. Sonra hastanede giydiğim kıyafetler yıkandı derken saat oldu 4.30 yine uykum yok. Sabah 6 .00 gibi uymuşum. Saat 8.00 de de uyandım. Sonra eşim aradı, doktor ister yatıralım, ister götürün demiş, eşimde alıp geldi. Zatürre teşhisi konmuş nasıl olduysa!!!

Allah’a şükür şimdi çok iyi. Eskisinden de iyi maşallah, eski toprak diye boşuna demiyorlar. Mayaları sağlam oluyor))

Ama ambulans çağırırken hep kar altında kalan yerleri düşündüm. Yollar kapalı, doktor yok, ne kadar zor bir durum. Allah kimseyi çaresiz bırakmasın. Biz burada karın keyfini yaşıyoruz belki ama, böyle hastalıklar olunca da elin ayağına dolaşıveriyor. Ben hastanedeyken bir ambulansla doğum yapmaya bir kadın geldi, nasıl bağırıyordu ölüyorum diye.Önce başka bir şey sandım, meğer doğum sancısı çekiyormuş. Annelik böyle bir şey işte.

İster istemez beni eskiye götürdü, bu kar yağışı ve doğum olayı. Size de anlatayım isterseniz.

Yıl 1982. Hamileyim kontrollere Samsuna gidiyorum.Doktor 5 ocakta gelin, sanıyorum o gün doğum olur dedi. Ben Türk filmlerinde Türkan Şoray’dan gördüğüm gibi valizimi hazırladım. Lizözümü, başıma kırmızı kurdele mi, kırmızı ojemi, tüylü terliklerimi ve bebek için gerekli eşyaları alıp, komşularıma hoşçakal değip geldim Samsuna’a. Doktor baktı, yok dedi, henüz var 1 hafta daha bekleyelim.Biz elimiz boş döndük Sinop’a. 9 Ocak günü kayınvalidemler geldi doğumda yanımda olmak için. O gece onlara gardropun üstünden yorgan çıkarmak için uzandığımda belime sancı girdi. Ve sancıların Nermin Ebenin söylediğine göre, doğum sancıları olduğunu anladık. Fakat nasıl bir hava biliyor musunuz, bırakın özel doktoruma Samsun’a gitmeyi, eşim taksi bulamıyor,eski devlet hastanesinin yokuşunu çıkacak. Neyse bir taksi bulmuş, yokuşu çıkarken benim dışımda herkes indi ve arabayı ittiler.

Birde sıkı yönetim var. Belirli saatten sonra dışarı çıkamıyorsunuz. O gece eşim ve çok samimi arkadaşım kaldı hastanede.

Beni doğuma aldılar saat 19.00 gibi sanıyorum. Alt katta, çarşafın üzerinde  kurumuş kan lekelerinin bulunduğu  bir divana yatırdılar, ben inliyorum. Bu arada gelip geçen hemşireler  bu çocuk doğmaz değip gidiyorlar yanımdan. Ben acıyla kıvranıyorum. Hiç unutmam hemşirenin birine ne olur elinizi tutabilirmiyim diye sormuştum da, bana işaret parmağını uzatmıştı. Bende sadece tırnağının üzerinden hafifçe tutmuştum. Onlar doğmaz dedikçe ben kendi kendime telkinde bulunuyordum. Korkma Nilgün, şimdiye kadar hiçbir çocuk annesinin içinde kalmadı sende doğuracaksın diyordum. Gelen geçen bu çocuk doğmaz dedikçe, eşim doktoru çağırmakta ısrar etti. Hem sıkı yönetim, hem de diz boyu kar. Ambulans kayabilir kaza yapar sorumluluk alıyorsanız doktoru almaya gidelim demişler eşime. Eşimde tamam demiş, kağıt imzalatmışlar ona ve rahmet olsun, o zamanın tek doktoru Doğan Bey’i alıp getirdiler. Doktor geldi, şöyle bir baktı ve bu çocuk doğar değip gitti…. Evet GİTTİ…

İlerleyen saatlerde beni yataktan alıp doğum sandalyesine yatırdılar. Arar ara Hanife ebe gelip baktı. Ben bağırıp duruyorum tek başıma. Sonra yerleri temizleyen Remziye Teyze diye biri vardı, bağırmama acıdı, ebeye haber verdi, kadın uykulu uykulu geldi, bağırma diye bağırdı bana. Sonra Remziye Teyze, dur ben üstüne çıkıp abanayım dedi. Ve iki kolunun dirseklerini bükerek üstüme tam göğüs altıma bastırdı. Boyuda çok kısaydı o öyle bastırınca yerden ayakları yukarıya çıktı  ve benimde gayretimle kızım 10 Ocak saat 1.56 da dünyaya geldi. Ondan sonra yapılan müdahaleyi anlatamayacağım, çünkü yine çok iptidai, şekilde işlem yapıldı. Ben Türkan Şoray’ın filmlerindeki gibi beklerken doğumu, sanırım şimdilerde bile (maalesef) en ücra köşede doğum yapanlar gibi doğurdum kızımı. Eşim ve arkadaşım içeri gelip gördüler ve artık gidin dedi hemşire onlara. Ve onlarda kıyı bucak sakla saklana eve gitmişler sıkı yönetimden dolayı.

Sonra kızımı kundakladılar, beni yine kilere benzeyen bir yere yatırdılar ayaklarımı üst üste koydu Hanife ebe ve ayaklarımın üstüne kum torbası gibi ağırlık koydu. Sakın kımıldama yoksa kan kaybeder ölürsün dedi. Kızım benden belki 5metre ötede yatıyor, sadece kundağa sarılı, ben onun karşısında. Kızım bir ara nasıl ağlamaya başladı, ben sus yavrum ne olur sus bak baban gelecek bizi alacak sus ne olur diyorum. Çocuk ağlıyor. Bu defa ben bağırmaya başladım, kimse yok muuu, Hanife Ebeeee… diye bağırıyorum. Neyse ki uykulu bir şekilde kapıdan baktı. Ne var dedi. Çocuğum ağlıyor dedim. Ağlayacak tabii, ne var bunda dedi, gitti. Saatler geçmek bilmiyordu. Çocuğum ağladıkça ona yalvarıyordum, ne olur kızım ağlama bak baban gelecek bizi alacak evimize gideceğiz, sana çok güzel yatak hazırladım, sıcacık orada yatacaksın diyordum. Saat 6.00 oldu, 7.00 oldu kimse yok. Benim moralim aşırı bozuldu. O psikolojiyle galiba eşim beni terk etti, arık istemiyor, o zaman ben kızımı alıp babamın evine giderim diye çözümler üretmeye başladım. Ancak saat 8.30 da eşim gelebildi. Meğer yasağın kalktığı saatten beri araba arıyormuş beni ve kızımı hastaneden alabilmek için. Gitmediği yer kalmamış.Kulakları çınlasın benim müdürüm Eren Bey’e de gitmiş radarın arabasıyla alalım diye ama o da tekerleklerin zincirinin kopuk olduğunu söylemiş, neyse sonra eşim bir taksi bulup bizi almaya geldi ve evimize geldik..

Şu yazdıklarım şimdi nasıl şaşırtıcı geliyor. Benim başımdan geçmese, haydi canım derdim yani…Onun için kar yağınca ve birde doğum sancısı çeken hastanede o kadını görünce benimde anılarım canlandı işte…

Herşey kısmet işte..Düşünün özelde doğuracağım derken Allah bana bunları yaşattı.Onun için özellikle karların kapattığı köylerde doğum sancısı çeken veya doğurmaya çalışan kadınlara hep içim gitmiştir. Allah kimseyi darda bırakmasın. O zamandan bu zamana çok şey değişmiş olsa da, yinede buna benzer olaylar yaşayanlar eminim çoktur.

Evet dün akşam yeni yıldı. Bir gece önce uykusuz kalınca , ilk saatler uyudum, sonra uykum açıldı tv izledim. Saat 24.00 de de sağlık, huzur ve daha birçok şey istedim Allah’ımdan. Eminim dualarımı kabul edecektir. Şimdiden teşekkür ediyorum.

Sizlerinde gönlünüzdeki güzel duaları Allah kabul eder inşallah.

Hepinize iyi akşamlar diliyorum.

Tekrar hepinizin yeni yılı kutlu olsun.Sinop’tan sevgiler.

Hakkımda Nilgun

blank
Sinop'ta yaşayan, Sinop'lu bir bayanım. Gezmeyi, yüzmeyi, konuşmayı, sosyal aktiviteleri çok severim. İnsanlara yardımcı olmak beni çok mutlu eder.Ve tam bir Sinop Aşığıyım. Bu kadar yeterli mi?)))

İlginizi Çekebilir

blank

Sinop özlemi çekenler…..

Merhaba sevgili okuyucularım..Nasılsınız?Ben iyiyim çok şükür. Corona günlerinde yürüyüş yaparak, ya da tekneyle balığa çıkarak …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.