Bir gün önce tekneyle koyları gezmiştik, bugünde Bodrum’un içini gezelim dedik. Ara sokaklarına girdik, pazarına gittik. Sinop’tan tanıdığımız, yazını orada geçiren, bir arkadaşımızı gördük, sohbet ettik ayaküstü.
Sonra da otelimize gelip birkaç saat dinlendik ben bu arada havuza girdim biraz.
Akşam yemeği için hazırlanıp çıktık. Bu akşam daha önce methini duyduğumuz Şirin Resturanda sebzeli döner yedik. Ve sahili boydan boya dolaştık.
Birbirinden güzel tekneler var. Ve sahilde ki her resturant doluydu. Ama bunun yanında Barlar Sokağındaki bir tarafı denize bakan resturanlar boş. Zorla içeri çekip gösteriyorlar. Birtanesine girmek durumunda kaldık, öyle güzel manzara var ki, bir tarafta Bodrum Kalesi, diğer tarafta teknelerle ışıl ışıl deniz, ama hiç kimse yoktu içeride.
Tavsiye üzerine gece saat 22.00de Alem Bar’a gittik. Büyük bir mekan içeride toplam 5-6 masa vardı. Gece saat 24.00 de kadar bir genç güncel şarkıları ve türküleri seslendirdi, ardından Reşat çıktı. Reşat daha çok T.S.M. seslendirdi.
Çok temiz sesi vardı, tane tane okudu. Hatta ben istek de bulundum, ‘’Dinmiyor hiç bu akşam’’onu istedim çok güzel seslendirdi. O gece saat 2.00 ye kadar oturup onu dinledik. Sonra da merkezdeki otelimize yürüdük.
Bodrum’da dikkatimizi çeken şeylerden biri, sabah uyandığınızda deniz süt liman oluyor, sonra dalgalanıyor, akşamüzeri yine sakin harika bir hava oluyor. Sabah ve akşamına doyum olmuyor. Hele Bodrum Kalesinin arkasından güneşin batışı çok harika.
Sabah kahvaltısından sonra Zeki Müren’in müze yapılan evine gittik. Tam da otelimizin yanındaydı. Daha girişte tekne turunda tanıştığımız Erkan’a rastladık. Erkan’ın babası Zeki Müren’in şöförlüğünü yapmış1960 lı yıllarda. Sonra Almanya ya gitmişler. Annesi çikolata fabrikasında çalışıyor ve babası da hergün işten eşini almaya gidiyormuş. Birgün Zeki Müren’in Almanya’ya Turneye geldiğini duymuşlar. Babası hemen ziyaretine gitmiş. Sohbet filan, sonra babası ben fabrikaya gidip eşimi almam lazım diye müsaade istemiş, Zeki Müren haydi bende geleyim değip, arabasına binmişler. Annesi Zeki Müren’i arabada görünce çok şaşırmış ve sevinmiş. Sonra Zeki Müren’den; çok özür dilerim üzerim çikolata kokuyor demiş. Zeki Müren’de, dünyada ki en güzel koku parfüm değil, insanın alın teridir demiş. Erkan bu anekdotu anlattı bize. Sonra da müze yapılan evini gezdik. Bu arada devamlı Zeki Müren’in kendi sesinden şarkılarını dinliyorsunuz. Oturma odası, yatak odası, mutfağı, dinleyicilerin yolladığı binlerce mektup korunuyordu. Kıyafetleri, takıları hepsi çok güzeldi. Bir efsanenin evini dolaşmak bizi çok mutlu etti.
Sonra da Yalıkavağa gittik. Yolculuğumuz kaç dakika sürdü hatırlamıyorum, ama fazla uzak değil di. Sinop –Gerze arası kadar olabilir belki. Yalıkavak’ta marinaya gittik. Birbirinden lüks tekneler vardı. Ve yine lüks mağazalar.
Birazda ara sokaklara girdik. Çok şık bir mekan vardı, bir sürü aksesuarların satıldığı.
Orayı da gezip yine Bodruma’a döndük. Biraz günümüz yorucu geçtiği için, o akşam pijama partisi yaptık odada. O da bir başka keyifli geçti. Ee 3 bayan bir arada olunca, manzara süper olunca, sohbette koyu olunca vakit güzel geçmez mi…?
Hepinize iyi geceler…. Arkası yarın…