Boyabat’ın Sarıağaççayırı Köyü & Sifad..

Merhaba sevgili okuyucularım, bu defa kısa bir aradan sonra yeni yazımla karşınızdayım.Bu hafta sonu Sifad (Sinop Fotoğraf Amatörleri Derneği) üyeleriyle,  Boyabat’ın Sarıağaççayırı Köyüne gittik.

İlk dikkatimi çeken şey köydeki çocukların çokluğu oldu. Cıvıl cıvıldı hertaraf çocuk sesleriyle. 2. Dikkat ettiğim şey, çoğunun şiveleri farklıydı ve bazıları anlamadığım bir dil konuşuyordu. Meğer Kürtçe konuşuyorlarmış. Bunu öğrenmekte şaşırttı beni.

blankblankblankblank

Gider gitmez doldu çocuklar etrafımıza, bizim elimizde fotoğraf makineleri, beni de çeksene, abla beni de çeksene sesleri arasında yürüyüşümüz devam etti. Tabii, kırar mıyız onları bazen tek çektik, bazen toplu fotoğraf çekindik.

blankblankblankblank

Sabah 10.30 oradaydık. Çoğu kahvaltısını dışarıda yaptığı için sanırım, ellerinde koca somun ekmeklerle dışarıda arkadaşlarıyla oynuyorlardı. Onları o şekil gördüğümüzde bizle onlarla birlikte çocukluğumuza döndük. Çoğumuzun bir anısını vardı dışarıda yediğimiz o koca somun ekmeklerle.

Mesela ben,  arkadaşlarımdan ayrılmamak adına sokağa çıktığımda, açıktığım da annemden ekmek isterdim. Annemde kalın bir ekmek diliminin üstüne Vita Yağı sürer, üstüne de toz şeker dökerdi, bir iştahla yerdim onu. Zaten o zaman da , diğer arkadaşlarımın yediği de aynı şeydi. Yani kimsenin elinde, muz veya Magnum Dondurma da göremezdiniz. Pop keklerde yoktu. Ekmek arası zeytin veya peynir veya toz şekerdi sokakta yediklerimiz.

Daha çokta rahmetli Saniye Teyzemizin bahçesinde, şu anda Amerika’da yaşayan arkadaşım Yaşar’la, evcilik, güzellik mi çirkinlik mi gibi oyunlar oynardık. Komşumuz Serpil, Sabri’de katılırdı aramıza. Kalabalık olursak yakan top, istop  oynardık. Evimizin tam dibinde sokak lambası olduğu için yaz günleri 21.00 ye kadar oynadığımız olurdu sokakta. Bazen çelik çomak ve misket (cicoz)oynardık. İyi vururdum ben miskete. Birde kılıç dövüşü yapardık, erkek çocuklarıyla ben oynardım, dallardan yaptığımız kılıçlarla. Ama süperdim bu konuda hep ben kazanırdım. Mahallemizde benimle kılıç oynayan pek az erkek çocuğu vardı.Yendiğim için onları oynamak istemezlerdi benimle..Yaa işte Sarıağaççayırı Köyündeki çocukları görünce, kendi çocukluğumuzu hatırladık.Onlara verdiğimiz ufaktefek çikolatalarla sevindirdik onları.

blank

Köyün delikanlıları da vardı ama çoğu ergenlik çağında veya altındaydı. Bir bakkalı vardı köyün içinde biraz cips ve meşrubat , birkaç çeşit eti pop ve goflet vardı.Ortada bir de soba….

blankblank

Evlerde merdiven aralarına veya balkonlara asılmış çamaşırlar da eskiyi anımsattı.

blank

Çay içtiğimiz kıraathanenin manzarası çok güzeldi, sanırım muhtarın yeriydi orası, semaverle çayımız geldi bir şeyler atıştırıp, tavşan kanı çayımızı içtik.

blank

Sonra Yemek yemek için Kristal Resturana giderken, yolda 18 Mart Şehitleri anma günü için düzenlenen etkinliği gördük ve hemen rotamızı o alana yönlendirdik.

Tebrik ederim yetkilileri çok güzel hazırlanmışlardı biz sonuna yetiştik ama yine birçok şeyi görmek kısmet oldu.

blankblankblankblankblankblankblank

1915 yılını anımsatan askeri kıyafetler içinde gencecik çocuklar, yere açılan hendeklerin içinde, elinde tüfeklerle bize o günleri anımsatıyorlardı. Sonra ara ara top atışları yapılıyor, ve ortada kazanda kaynayan içine birkaç sebze atılmış suyla bir öğünleri hazırlanıyordu. Yanlara kurulmuş o yılları anımsatan çadırlarda hemşireler, o zamanlarda kullanılan silah ve ameliyatlarda kullanılan aletler hakkında bilgi veriyorlardı. Duyup da etkilenmemek mümkün değildi. Hepsinin ruhları şad olsun.

Top sesleri arasında büyük bir ustalıkla atı kullanan beyle konuştuk, kendisinin Amasra’da at çiftliği varmış ve milli eğitimde çalışıyormuş, diğer yetişkin görevliler İstanbul Tiyatro topluluğundan katılmışlar, asker rolündeki gençlerde 20 okuldan seçilmiş. Akşamda görsel gösteri olacakmış, bize de katılın dediler ama mümkün olmadığını söyledik ve doğruca yemeğe gittik. Yemekte artanları bir poşete doldurup köpek görürsek veririz diye onları yanıma aldım ve bu defada Gazideresi Köyü’ne gittik.

Biraz ötede yaylada, bir çoban koyun sürüsünü otlatırken,2 çoban köpeği de bir kuzuyu parçalayıp yiyordu. Hepimiz nasıl olur diye dehşete düştük. Köy meydanına indiğimizde kemikleri sayılan çoban köpeklerinden başka kimseler yoktu ortada. Biraz önce gördüğümüz manzara bizi köpeklerden korkuttu. Öyle ya kuzu yiyen köpekler bize de saldıra bilirdi. Yine köy içinde arabayla dolaşırken bir bey gördük, konuştuk arabadan inmeden. Adam inin arabadan size köyün en güzel evini gezdireyim dedi.

blankblankblankblank

Hepimiz indik 3 katlı evi gezmeye başladık. İçinde eskileri anımsatan her şey vardı. Ve üstelik İstanbul’da yaşayan sahibi, kamerayla uzaktan izlediği için, hemen Hüseyin Amcaya açıp sordu bizleri.

Bu konağa benzeyen evin içinde çok güzel fotoğraf kareleri yakaladık. Hüseyin Amca, Serap bize modellik yaptılar.

blankblank

Sonra köyün düğünlerinin yapıldığı meydana çıkıp kuş bakışı izledik etrafı. Çeltik bahçeleri varmış, ama daha zamanı olmadığı için çoraktı etraf. Birçok evin çatısında ve direk üstlerinde, leylekler yuva yapmıştı, o kadar bekledim ama hiçbirini havalanırken görmedim. Biri uçmaya kalktı,  o kadar kanat çırpsa da bir türlü uçamadı. Anlaşıldı bu yıl ben, birçok yere gitmek istesem de gidemeyeceğim demek ki.))

blankblankblankblank

Köyün insanları mayıs ayında geldiği için şimdi 2-3 aileden başka kimse yokmuş orada. Birçokta köpek var tabii. Onlarda tam karınlarını doyuramadıkları için bir deri bir kemik dolaşıyorlar etrafta. Benim verdiğim artan yemekleri 2 köpek 1 dakikada bitirdi.

Dönüşte, sanki bahar ayıymış gibi açan çiçeklerle süslenmiş ağaçlarla kaplı bir bahçeye, izinle girdik ve fotoğraf çektik. Orası da çok güzeldi.

blank

Dönüş yolunda, köye giderken rastladığımız sürünün çobanıyla sohbet ettik. Neden köpekler kuzuyu yiyordu diye sorduk. Biraz önce araba çarptı o kuzuya, öldü, mundar olduğu için bizde köpeğe verdik etini dedi.Ya canlıları da yemeğe kalkarsa diye sorduk, olmaz asla öyle bir şey dedi. Sonra çobanın yeğeni bir kuzuyla poz verdi bize. Hem kuzuları sevdik, hem sağolsun Serapcığımın getirdiği kahveyi yudumladık.

blankblankblank

Yaa gerçekten çok güzel bir gün geçirdik. Eşim soğukalgınlığı yüzünden katılamadı bu gezimize, ama aklı bizde kaldı. Birdaha ki sefere inşallah.

Sinop’a geldiğimizde saat18.00 olmuştu. Açık hava, oksijen bolluğu nasıl uykumu getirdi, ama eve gelince hemen yatamadım tabii. Öbür gün sabahtan kahvaltıya davetliydik Nilgün arkadaşımıza, öğleden sonrada bende, diğer grup arkadaşlarımla günüm vardı. Ona hazırlandım.

blankblank

İkisi de çok güzel geçti.

Cumartesi günü dolaşırken dikkatimi çekti İtfaiyenin oradaki en işlek durağı, çok güzel kabin şeklinde ısıtmalı yapıp camekanla kapatmışlar. Harika olmuş. Pazar yerine yakın en işlek durak olduğu için orayı seçtiler sanırım. Demirdöküm firması tarafından yapıldı yazıyordu. Firmaya da bu işe vesile olan Sinop Belediyesine de çok teşekkür ederim.

blank

Darısı diğer durakların başına. Askerlik şubesinin oraya da yağmur ve güneşe karşı bir koruma yaparlar umarım.

Ayyy ne kadar uzun yazmışııım. Acaba 2 günde filan mı yayınlasaydım. Neyse inşallah hepsini okursunuz. Okumasanız da canınız sağolsun. Ben sizi hertürlü seviyorum.

En kısa sürede başka gezilerde buluşuruz inşallah. Sevgili SİFAD yönetimine organizasyon için çok teşekkür ediyorum.

Ve okuyucularım arasında, fotoğrafa gönül vermiş arkadaşlar varsa, buyurun gelin aramıza (SİFAD’da) bu güzellikleri hep beraber yaşayalım.

Kendinize iyi bakın. Hoşçakalııııın….

 

Hakkımda Nilgun

blank
Sinop'ta yaşayan, Sinop'lu bir bayanım. Gezmeyi, yüzmeyi, konuşmayı, sosyal aktiviteleri çok severim. İnsanlara yardımcı olmak beni çok mutlu eder.Ve tam bir Sinop Aşığıyım. Bu kadar yeterli mi?)))

İlginizi Çekebilir

blank

Calista Otelde 2. Gün

Merhaba tekrar, Calista Otel’de tatilimizin 2. Gününü anlatmaya devam edeyim. Rahat bir uykudan sonra sabah …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.