NİLGÜN'ÜN GÜNLÜĞÜ – SİNOP AŞIĞI 
Batı Akdeniz Seyahati….Nice…
Çocuklarımın ısrarıyla eşim ilk kez yurt dışına çıktı.
5 Ekim de çocuklarımızı yolcu ettik ve 6 ekimde çok şiddetli yağmur altında sabahın 4.00 de bizde Sabiha Gökçen Havaalanın yolunu tuttuk. O gecede nasıl bir yağmur yağıyor anlatamam. Zaten eşimi zorla yurt dışı seyahatine götürüyorum, birde şiddetli bir yağmur kasvetli bir hava,acaip stresliyim. Neyse beraber yolculuk yapacağımız arkadaşlarımız Sabri ve Aynur da gelince biraz daha kendimi iyi hissettim.
Ve daha sonra rehberimiz Gürkan Çakıl’la tanışıp uçak saatimize kadar Dutty Free de oyalandık. Güzel bir yolculukla da Barcelona Havaalanına indik. Hemen tura katılanlarla birlikte bir araya gelip bizi bekleyen otobüse bindik. Ve bizi rıhtımda bekleyen, Brilliance Of the seas gemisine, giriş işlemlerimizi yaptık. Malum daha önce birçok kez gemi seyahatim olduğu için onlara öncülük yaptım.
Yolcu kapasitesi 2501,mürettebat sayısı 859olan, 13 katlı gemiyi görünce eşim şaşırdı ve beğendiğini gözlerinden okudum.
Valizlerimiz sonra geleceği için biz hemen yemek bölümüne geçip karnımızı doyurduk. Açık söylemek gerekirse, ben Hot dog’u çok özlemiştim, bundan önceki gemi seyahatlerimde hep domuz etinden olanlar çıkardı,yiyemezdim , bunun biftek eti olduğunu öğrenince hemen kendime birtane hazırladım.
Bu gemi, sanıyorum ve eski fotoğraflarıma bakınca da gördüğüm gibi 2007 yılında Amerika da Bahamalara gittiğimiz gemi. Hiç içi yabancı gelmedi.
Neyse valizlerimiz gelmişti, hemen odamıza yerleştik ve sonrada gemi güvenlik kurallarını dinlemek için tiyatroya gittik.Sonrada işimiz bitti. Gemiyi dolaştık akşam yemeği için hazırlanıp, resturanımız Minstrel Dining Room’a gittik.
Burada garson menüyü getiriyor, siz yiyeceklerinizi seçiyorsunuz. Beğenmezseniz başka şeyler seçebiliyorsunuz veya çok severseniz tekrar aynı şeyden istiyorsunuz. İlk size arzu ettiğiniz bir salatayı getiriyorlar, sonra çorba,veya başka bir soğuk meze gibi bir şey. (Her akşam salyangoz vardı, ama denemeyi asla düşünmedim)Sonra ana yemeğe geliyor sıra. Balık veya et çeşitleri oluyor, ne istersen, istersen ikisinden bir. Bifteği, pirzolası,portakallı ördeği, günün balığı…Ne istersen. Daha sonrada 6 çeşit tatlıdan birini istersen birkaçını seçebiliyorsun. Veya peynir tabağı isteye biliyorsun. Daha çok dondurma veya taze meyve seçtim tatlılardan ben. Kesinlikle çok yemek israfı oluyor çok acıdım yemeklere. Şimdiye kadar gittiğim gemi seyahatlerin %95 de yemekler daha ufak porsiyon gelirdi, ama maalesef ki bu gemide bir porsiyonu neredeyse 4 kişi bitirdik. Bir kuzu incik geldi hayvanın tüm budunu koymuşlar neredeyse.
Her akşam karides salatası değişmeyen salata seçeneğimdi.
Akşam yemeklerimden sonra yine her gece tiyatroya gidip gösteri izledik. Kimi zaman şarkıcılar, kimi zaman showlar, kimi gece sihirbaz izledik.
Bir gecede İngiliz şarkıcı Gary Willams geldi. Dean Martinden, Elvis Presley den şarkılar söyledi çok beğendik kendisini. Öbür gün gitmeden öncede gemide fotoğraf çektirdik birlikte.
Sabah ilk durağımız Fransa –Nice’di.Tura çıkmadan önce,biraz araştırmış ve Nice kendimiz gezeriz demiştim.Kahvaltı sonrası, saat 9.00 da geminin botlarıyla sahile çıktık.
Önce hemen karşımızda ki Eski Nice gezdik. Dar sokakları, eski yapı evleri, o daracık sokaklardaki ufak kafeleri, mahalle arası yokuşlarındaki merdivenleriyle, flimlerde gördüğümüz gibi bir yerdi. Sevimli, temiz.
Sonra Yeni Nice gidelim dedik, Fransız bir Cafe sahibi kadın, bize otobüsle nasıl gidebileceğimizi tarif etti. Ve hemen ilerideki bir duraktan otobüse binip 20 dakikada Yeni Nice gittik. Burada çok güzel yatların bulunduğu marina ilk dikkatimizi çeken yer oldu. Sonra dolaşmaya başladık, bu arada internetin bulunduğu bir cafe aradık kendimize. Öyle her cafede internet yoktu. Bu gezmemizde nerede internet bulabiliriz diye konuşurken , genç ve güzel bir kız, size yardım edebilir miyim diye sordu. Bu genç ve güzel bayanın Türk bir Üniversiteli talebe olduğunu öğrenince sevincimiz arttı. 2 saati varmış okula gitmeye sizi gezdireyim dedi. Önce interneti olan güzel bir cafeye götürdü bizi Gamze, sonra birlikte kahve içtik, dondurma yedik ve sonrada Nice’in en güzel sahilini gezip, meşhur tepesinde fotoğraf çektirdik.
Ve ayrılık zamanı geldiğinde sevgiyle kucaklaşıp vedalaştık. Ne güzeldi yabancı bir yerde Türk görmek ve konuşmak. Ordulularmış Gamzeler, ailesiyle gelmişler, senelerdir Nice de yaşıyorlarmış.
Yeni Nice’e geldiğimiz gibi otobüsle döndük, eski Nice. Kişi başı,3 Euro gidip geldik.
Rıhtımın çok yakınındaki kaleyi gezdik, kıyıya oturup gemimizi seyrettik, 18.15 de hareket edecek gemimize saat 17.00 de döndük.
Eğer Nice Turuna katılsaydık 85 euro ödeyecektik kişi başı, biz kişi başı 10 euroya,hem kahvemizi içtik, dondurmamızı yedik,şarabımızı içtik ve gezdik.
Ve akşam yemeğine indik. Hintli baş garsonumuz Sujit o kadar nazik ve ilgiliydi ki kendisini hiç unutmayacağız.Serviste hiç kusur etmedi. Masa arkadaşlarımızda iyiydiler. Çeşmeden ve Bursa’dan katılmışlardı.
Yemek sonrası tiyatroya,kumarhaneye gittik, sonrada diğer salonları dolaşıp dans edenleri ve şarkı söyleyenleri izledik.
Saat 24.00 de geldiğinde artık pilimiz bitmişti.
Yatma saati geldiğini anladık.Çünkü yarın sabah Portofino bizi bekliyordu.
Not: Eşim, Nice o kadar beğendi ki, eğer bir daha dünyaya gelecek olursam Nice de yaşamak isterdim dedi. Yolların temizliğine hayran kalmış. Haa bu arada o zorla geziye getirdiğim kişi, harikaymış böyle gezmek, artık her sene bir gemi turu yapalım demeye başladı…Neymiiiiiiş, yaşamadan karar verilmezmiiiiş…
İyi geceler..