Ben tekstil sektöründe çalışıyorum. Yıllar önce bir atölyeye gittiğim zaman ayakta çalışan bir sürü işçinin damardan diye tabir edilen arabesk müziklerini dinlediklerini görmüştüm. Çok şaşırmıştım. Zor bir hayat, saatlerce boyunlar bükük, ayakta çalışmak, en ufakhataları aramak, ağır ütülerle en düzgün ütüleri yapmaya çalışmak, yorulmak… Ve böyle acıklı müzikler dinlemek… Hala aklım almıyor, ustabaşlarıyla konuştuğumda aldığım cevap hiç değişmiyor : Müzik ne kadar acıklı ise, o kadar canla başla çalışıyorlar. Belki de bu kaderlerine başkaldırmanın bir yolu. Eyyy makus kader, sen ne kadar güçlüysen, bir de benim gücüme bak, demek…Belki de kurban psikolojisinin verdiği haz… Acı çekiyorum, ben acıların çocuğuyum ve bu halimle çok mutluyum, demek…İkisinde de biraz acı çekmenin verdiği haz ağır basıyor. Çözemedim, onların da bildiğini sanmıyorum.
Masaru Emoto adındaki Japon bilimadamı suyun değişik durumlarda moleküllerinin nasıl değiştiğini suya değişik müzikler dinleterek, dua okuyarak, güzel ve kötü sözler söyleyerek dondurduktan sonra su kristallerinin fotoğraflarını çekerek ortaya koymuş.
Bedenimizin %85’i sudan oluşuyor. Bir düşünün, olumlu düşünüyorsunuz ve neden olumlu bir psikolojide oluyorsunuz ve daha sağlıklısınız. Bedeninizdeki su pozitif titreşimler yayıyor da, onun için. Bir de şimdi tekstil çalışanlarına geri dönelim. Bu müzikleri dinleyerek ve bedenlerinin enerjilerini bu müziklerle titreştirerek nasıl mutlu olacaklar, nasıl hayatın tadını çıkaracaklar?
Bana ne onların hayatından, onların derdi, onların seçimi bu, diyorsanız… Onların diktiklerini giydiğimizin farkında mısınız? Nereden nereye…
Banu Conker
Çok güzel bir düşünce, harika bir fikir.. teşekkürler.