“Söylediklerinize dikkat edin; düşünceleriniz olur.
Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınız olur.
![Daha fazla...](https://bitutamtuz.com/wp-includes/js/tinymce/plugins/wordpress/img/trans.gif)
Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınız olur.
Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerleriniz olur.
Değerlerinize dikkat edin; karakteriniz olur.
Karakterinize dikkat edin; Kaderiniz olur”
demiş Indra Gandhi.
Haydi, kaderimizi değiştirmek için en başa dönelim. Karakterimize dikkat etmemiz biraz zor olabilir. Hiç kimse karakterinin kendisine kötülük ettiğini kabul etmez, değerlerimizi de eleştirel bir gözle süzgeçten geçirmek zor olabilir. Ne dersiniz?
Ama alışkanlıklarımıza bakabiliriz. Neyi nasıl yapıyoruz ya da yapmıyoruz? Hatta işe nereden gidiyoruz? Yemeği nasıl yiyoruz? Yürürken adımlarımızı nasıl atıyoruz? Hepsi bir alışkanlık sonuçta. Bu alışkanlıklara dikkat etmeye başlayınca da otomatikman davranışlarımızı bulacağız, hiç farketmediğimiz ve gün içinde değişik alanlarda nasıl davrandığımıza dikkat ediyor muyuz?
Ve tabii ki bu davranışlar duygularımızdan çıkıyor. Ne hissediyorsak, onu ortaya koyuyoruz. Kızdık mı, kızgın bir şekilde kendimizi ortaya koyuyoruz, neşeli miyiz, evet, herkes iyi olmuyor mu, biz mutluyken? İşte duyguların ve düşüncelerin paralel yürümesinin bir örneği de budur. Neşeli ve mutluyken herkesi hoş görürüz de, sinirliyken herkesin kötü olduğunu düşünebiliriz. Aslında karşımızdakiler aynıdır, tek değişken bizim ruh halimizdir sadece.
Ve işte söylediklerimiz, aslında her şeyin bütünü değil mi? Neyi düşünüyorsak , onu söylemez miyiz? Ne hissediyorsak , onu söylemez miyiz? Nasıl davranıyorsak, onu anlatmıyor muyuz karşımızdakine?
Neymiş, aslında kendimizi dinleyecekmişiz. O zaman hiç kimsenin bize, dediğini kulağın duyuyor mu, demesine gerek kalmaz, değil mi?
Ben bazen kendimi dinliyorum, neler yakalıyorum neler kendimle ilgili ve her seferinde yaşadığım şoku tarif bile edemem, bu ben miyim gerçekten diye…
Banu Conker