Bir zamanlar ‘Secret’ tuzağına düşmüştüm. Zengin olmak istiyordum. Kitap da kendini zengin gibi hissetmek gerektiğini söylüyordu, bunun için de sürekli almak ve para harcamak gerekiyordu. Bende o kadar nakit yoktu, ama ben sürekli harcıyordum. Kredi kartım borcum artıyor, ama ben mutlu mesut elimde poşetlerle mağazalardan çıkıyordum. Tabii mutluluğum kredi kartı ekstresini görene kadar sürüyordu. Sonrası ödenemeyen borçların mutluluğumu ve zenginlik hissimi benden almasıyla sonuçlandı. Çok şükür ki bir arkadaşım bana yüklü bir borç verdi ve başka bir arkadaşım bana kredi kartı kullanmanın aslında olmayan ve gelecekten beklediğimiz parayı kullanmak olduğunu söyledi ve ben aydınlandım. Borcumu olabildiğince kısa sürede bitirdim (borç almanın en iyi yanı sizi hemen ferahlatması, ama en kötü yanı da geri ödemesidir, banka borcunda bir de bunun üzerine faiz geldiğini düşünün)
Daha sonra karşıma ‘Çözüm olmak’ adlı kitap çıktı. Yazarı Darrel Rutherford aynı zamanda Aykut Oğut’un öğretmeni. Darrel Rutherford’un kitabı biraz karışık, belki çeviriden, ama Aykut Oğut’un kitapları eğlenceli ve kolay anlaşılır. Eğer henüz okumadıysanız tavsiye ederim. Bu kitapta Secret’ın tümüyle tersine önce hisset, sonra eyleme geç ve sahip ol diyordu. Yani içimizde hissetmeden dışımızda hiçbir şey yaratamıyoruz. İçimiz boşsa, dışımızda da hiçbir şey yok. İçimizde bolluk bilinci yoksa istediğimiz kadar harcama yapalım, hep bir eksiklik ve fakirlik içinde olacağız. O yüzden içimizi doldurmamız şart.
Bir kavak ile bir çınar fidanı yan yana dikilmiştir. Kavak hızla büyür ve çınara dönüp, ne kadar uzun sürüyor büyümen, haydi boy atsana, ben seni geçtim, der. Çınar gülümser. Bir süre geçer, kavak incecik ve uzun boylu, çınar ise güçlü bedeninde daha kısadır. Bir gün fırtına kopar ve kavak ağacı kırılıverir, yerle bir olmuştur. Çınar ise yanında sapasağlam ayakta duruyordur. Hiç fark ettiniz mi, 500 yıllık çınarlar vardır da 500 yıllık kavak ağacı hiç yoktur. Bizim de sahip olmadığımız şeyleri harcamamızın ömrü bir fırtına kadardır.
Ben yıllar içinde para ile ilgili çok çalışma yaptım, yaptığım çalışmaları hep içselleştirme peşindeyim, hayatıma geçirmediğim hiçbir çalışmanın değeri yok, milyarlar ödemiş olsam da…
Kısaca özetlemem gerekirse: Para nötr bir kağıt parçası, değeri bizim ona değer verdiğimiz kadar.
Paraya arkadaşımız gözüyle bakmazsak, hayatımıza kabul edemiyoruz. ‘Para kirlidir, parası olan kötüdür, zenginler haram yer, vb.’ diyorsanız para ile ilişkinizi düzeltme zamanınız gelmiştir.
Dünyadaki bütün parayı düşünün, siz hakkınız olanı almadıkça bunu alan başkaları var ve şu anda para daha çok silah ve sağlık alanında insanların aleyhine kullanılıyor. Siz paranıza sahip çıktıkça onların payı azalıyor ve siz barışı seçiyorsanız, barışın potansiyeli artıyor. Beni en çok motive eden bu oldu diyebilirim.
Bankalardaki paralar sanaldır, aslında yoktur, hesabınızdaki para sadece bir rakamdır, kredi kartınızdaki de. Bu da paranın gerçek değerini düşürmekte, bizi kıtlığa götürmektedir. O yüzden daha az kredi kartı, daha çok nakit para harcayın. Böylece gereksiz faiz ve komisyon ücretlerini de ödemekten kurtulursunuz. ‘Bütün paramı kredi kartına veriyorum, nakitim kalmıyor, o yüzden kredi kartını kullanmak zorundayım’ diyorsanız, haydi elinize bir çomak alın ve bu kısırdöngünün bir çarkına sokuverin. İstek ve ihtiyaçlarınız arasındaki farkı fark edin. İstekleriniz egonuzun size empoze ettiği, ihtiyaçlarınız ise özden gelenlerdir. Bırakın reklamlar ve statü kaygısı ile yönetilmeyi. Kendinize sahip çıkın ve kendi kendinizin yöneticisi olun.
Son zamanlarda çıkan altın hesaplarına da ilgi göstermeyin, çünkü o altınlar da sanal. Gerçek altın alın ve evde saklamaktan korkuyorsanız bir kasada saklayın. Dikkat ederseniz banka altın fiyatları daha düşük ve sattığınızda da daha düşük fiyata satıyorsunuz.
Kapitalizm hepimizi elinde kukla etti. Örneğin telefonlar… Her gün yeni bir model çıkıyor. Farkı ne? Bir cm daha uzun, bir milim daha ince. Bütün özelliklerini kullanıyor muyuz? Tabii ki hayır, ama en son modeli almak için ölüyoruz, çünkü yanımızdaki arkadaşta en son modeli var. Zorlanarak alıyoruz, çok mutluyuz ve iki gün sonra alt kat komşumuzun elinde en son çıkan ve bizdekinden daha ”güzel” olan modeli görüyoruz. Alın size mutsuzluk. Mutlu ya da mutsuz olmak artık gördüklerimizde yani. Ama içimizde tam ve bütün olmayı başarırsak, eski model bir telefonla bile çok daha verimli kullanmayı ve mutlu olmayı öğrenebiliriz.
Evde ihtiyacınız olmayan eşyalar olmadığında daha özgür olduğunuzu da hissetmeye başlarsınız, çünkü bu daha az dağınıklık, dolayısıyla daha az toz ve daha az ev işi demektir. Temizlik, düzenleme gibi işlere ayırdığınız zaman size kalır. Bundan daha iyi nasıl olur?
‘Hayat ileriye doğru yaşanır, ama geriye doğru anlaşılır ‘ sözü en sevdiğim sözlerden. Bize empoze edilenleri fark ettikçe daha çok kendimizi yaşama şansımız var ve başkalarının, kredi kartlarının, reklamlarının kölesi olmak için hayat çok kısa.
Banu Conker